Ninelerden dedelerden beri kendi başına yaşayan köylerinde denizin, dağın, ormanın kime ait olduğunu hiç düşünmemişlerdi. Başlarını soktukları küçük evler, bahçeler sahipliydi ama bunun ötesi Tanrı’ya aitti. Hiç doğanın, havanın suyun sahibi olur muydu? Meğerse varmış.
Sayfa 101 - İnkilap YayıneviKitabı okudu
Sahil kesimlerinin en büyük sorunlarından biri!
"Ninelerden dedelerden beri kendi başına yaşayan köyle­rinde denizin, dağın, ormanın kime ait olduğunu hiç düşün­memişlerdi. Başlarını soktukları küçük evler, bahçeler sahip­liydi ama bunun ötesi Tanrı’ya aitti. Hiç doğanın, havanın suyun sahibi olur muydu? Meğerse varmış. Köylerinin kara­dan, denizden, havadan saldırı altında olduğunu, hem de hep­sinin bir anda gerçekleştiğini görmek de varmış kaderlerinde. Alıştıkları dünya farklıydı; deniz kimsenin olamazdı, hava, orman, dağlar, kayalıklardan dökülen ak köpüklü çavlanlar, kayaların altından kaynayan gözeler sahip olunamayacak şeylerdi. Allah’ın nimetleriydi hepsi. Ne var ki uzaklardan ge­len yabancılar birdenbire köylerinin taşına toprağına, suyuna yoluna saldırır olmuştu."
Sayfa 101Kitabı okudu
Reklam
kapısında 1. Yedi adam biri bir gün bir kan gördü gereğini belledi yari alsa koynuna
Kadına yönelik şiddet, salgın bir hastalık misali yayılmaya devam ediyor ve ırk, sınıf ve coğrafya ötesi bir durum arz ediyor.
Sayfa 23 - *SELKitabı okudu
"Güzele meftun ve kemale muhtaçtır insan. Omzuna aldığı yük kadimdir. Dağın taşın kaçındığı emaneti kabul eden insan için hayat kolay olmamakla beraber, bir o kadar da güzel ve inceliklerle doludur hayat. Sonsuzluk suyunun kaynağını keşfedenlerin kazancı büyüktür. Hayatın ötesi içindir tüm gayeleri."
Sayfa 73 - Hayat YayınlarıKitabı okudu
“Kadına yönelik şiddet, salgın bir hastalık misali yayılmaya devam ediyor ve ırk, sınıf ve coğrafya ötesi bir durum arz ediyor. Dünya çapında her üç kadından biri halen partner şiddetiyle karşı karşıya.”
Reklam
Bu dünyanın her şeyi, her zevki bana yabancı olmuş. Arkamda bıraktığım ızdırap ve ateşin içine tekrar dönmek benim için artık nasıl mümkün olmayacaksa bu hayatın samimiyetine girmek de o kadar imkansız. Kederle yoldaşlığım acep nerede nihayete erecek? Bir akşam böyle dalgın bir buhranın yaşlarıyla gülümseyen gözlerime aynada bunu sormak istedim. Sönük, İhtiyâr gözler gibi yanlarına kederin ağ kurduğu ağır gözlerim, beni bu kurtuluşa inandıramadılar. Fakat bu yorgun gözlere inen yüksek ve açık alnım onları ne emin bir sadakatle benliğime doğru yükseltiyor…Her gülüşle yüzüme bir çocuk masumluğu katan ince çekme iki derin çizgi yine ağır, muzdarip bir mana getiriyor. Fakat gülerken bu çizgiler kayboluyor, gözlerim bir çocuk gözü gibi berraklaşıyor. Ben gülmek istiyorum; tekrar, üç yıl veya beş yıl evvelki gençliğime dönmek istiyorum.
Hz. Osman Evini Kuşatanlara Sesleniyor;
' Size Allah adına ve İslam adına yemin ederek söylüyorum. Siz de biliyorsunuz ki, Resûlullah (s.a.v) yanında Ebubekir, Ömer ve ben bulunduğum halde, Mekke'nin Sebir Dağında birlikte olmadık mı ? İşte bu sırada dağ sallanmaya başlayınca, dağın taşları da yerinden kopup aşağılara yuvarlandığında, Resûlullah (s.a.v) ayağıyla dağa vurarak : Ey dağ sâkin ol ! Senin üzerinde bir Peygamber, bir sıddîk, iki de şehid bulunuyor. ' demedi mi ? ' Onlar da : ' Allah için doğru söylüyorsun evet öyledir dediler. Hz Osman devamla şöyle dedi: '' Allahû Ekber ! Kâbe'nin Rabbine yemin ederim ki, bunlar da benim şehidliğime şahidlikte bulundular.'
Sayfa 122Kitabı okudu
191 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.