Ninelerden dedelerden beri kendi başına yaşayan köylerinde denizin, dağın, ormanın kime ait olduğunu hiç düşünmemişlerdi. Başlarını soktukları küçük evler, bahçeler sahipliydi ama bunun ötesi Tanrı’ya aitti. Hiç doğanın, havanın suyun sahibi olur muydu? Meğerse varmış.
Sayfa 101 - İnkilap YayıneviKitabı okudu
"Güzele meftun ve kemale muhtaçtır insan. Omzuna aldığı yük kadimdir. Dağın taşın kaçındığı emaneti kabul eden insan için hayat kolay olmamakla beraber, bir o kadar da güzel ve inceliklerle doludur hayat. Sonsuzluk suyunun kaynağını keşfedenlerin kazancı büyüktür. Hayatın ötesi içindir tüm gayeleri."
Sayfa 73 - Hayat YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Hz. Osman Evini Kuşatanlara Sesleniyor;
' Size Allah adına ve İslam adına yemin ederek söylüyorum. Siz de biliyorsunuz ki, Resûlullah (s.a.v) yanında Ebubekir, Ömer ve ben bulunduğum halde, Mekke'nin Sebir Dağında birlikte olmadık mı ? İşte bu sırada dağ sallanmaya başlayınca, dağın taşları da yerinden kopup aşağılara yuvarlandığında, Resûlullah (s.a.v) ayağıyla dağa vurarak : Ey dağ sâkin ol ! Senin üzerinde bir Peygamber, bir sıddîk, iki de şehid bulunuyor. ' demedi mi ? ' Onlar da : ' Allah için doğru söylüyorsun evet öyledir dediler. Hz Osman devamla şöyle dedi: '' Allahû Ekber ! Kâbe'nin Rabbine yemin ederim ki, bunlar da benim şehidliğime şahidlikte bulundular.'
Sayfa 122Kitabı okudu
Sahil kesimlerinin en büyük sorunlarından biri!
"Ninelerden dedelerden beri kendi başına yaşayan köyle­rinde denizin, dağın, ormanın kime ait olduğunu hiç düşün­memişlerdi. Başlarını soktukları küçük evler, bahçeler sahip­liydi ama bunun ötesi Tanrı’ya aitti. Hiç doğanın, havanın suyun sahibi olur muydu? Meğerse varmış. Köylerinin kara­dan, denizden, havadan saldırı altında olduğunu, hem de hep­sinin bir anda gerçekleştiğini görmek de varmış kaderlerinde. Alıştıkları dünya farklıydı; deniz kimsenin olamazdı, hava, orman, dağlar, kayalıklardan dökülen ak köpüklü çavlanlar, kayaların altından kaynayan gözeler sahip olunamayacak şeylerdi. Allah’ın nimetleriydi hepsi. Ne var ki uzaklardan ge­len yabancılar birdenbire köylerinin taşına toprağına, suyuna yoluna saldırır olmuştu."
Sayfa 101Kitabı okudu
Yalnız Dağ
Soğuk, dumanlı dağların ardındaki ırak diyarlara Derin zindanlarla kadim mağaralara Yola düşmeli gün ağarmadan, varmak için onlara Efsunlu, soluk altını aramak uğruna. Eskinin cücelerinin kudretli büyüleri Çekiçler inerken çınlayan çanlar örneği Derin mekanlarda, uyuyan karanlık şeylerin arasında Bozkırların altındaki ıssız
Sayfa 32 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Yavaş yavaş yürüyorum bedenimden buharlaşmışçasına ve sanki randevum var bir şiirle. Saatime bakıyorum dalgın.
Sayfa 69 - Everest yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kadına yönelik şiddet, salgın bir hastalık misali yayılmaya devam ediyor ve ırk, sınıf ve coğrafya ötesi bir durum arz ediyor.
Sayfa 23 - *SELKitabı okudu
Sessiz, dalgın, kendini bütünüyle kitabına verip çevresini unutmuş olarak, ateşin donuk ışığında okuyup duruyordu
Ninelerden dedelerden beri kendi başına yaşayan köylerinde denizin, dağın, ormanın kime ait olduğunu hiç düşünmemişlerdi. Başlarını soktukları küçük evler, bahçeler sahipliydi ama bunun ötesi Tanrı'ya aitti. Hiç doğanın, havanın suyun sahibi olur muydu?
"Ninelerden dedelerden beri kendi başına yaşayan köylerinde denizin, dağın, ormanın kime ait olduğunu hiç düşünmemişlerdi. Başlarını soktukları küçük evler, bahçeler sahipliydi ama bunun ötesi Tanrı'ya aitti. Hiç doğanın, havanın, suyun sahibi olur muydu?"
Sayfa 101 - İnkılâp Kitabevi
191 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.