AY İNSANLARININ HİKÂYESİ Yaşlı kemikler, ışığı kaçmış gözler. Her şey sarı, görünüyor. Kendı- mi görüyorum. Orada uzakta, zamanın sarı yıllarında kendimi görüyorum. Gezgin bir adamın karısıydım ben, ömrümüz dünyayı dolaşarak geç- ti. O ve ben yollarda gezerdik, sırtımızda küçük bir bohça iş kovalardık. Ayaklarımızı yorar, kemiklerimizi
Sayfa 262
Herkes başkalarına bakmaya, kendisine bakılmasını istemeye, toplumun verdiği saygınlık değerli olmaya başladı. En iyi şarkı söyleyen ya da dans eden, en güzel, en güçlü, en becerikli olan ya da en güzel konuşan, en çok sayılan insan oluyordu. Bu, eşitsizliğe, aynı zamanda kötülüğe doğru ilk adım oluyordu. Bu ilk üstün tutmalardan, bir yanda gurur, başkalarını küçük görme, öte yanda utanma ve kıskançlık doğdu. Sonunda mutluluğu, arılığı, ahlak temizliğini öldürücü bileşikler meydana getirdi.
Reklam
Yaşanmamışlıklar Tehlikelidir
Yaşanmamış geçmiş, yani yaşayabileceğiniz ama yaşamadığınız o anlar, çiçek açabilecek ama kaçırdığınız aşk ilişkileri, söyleyebileceğiniz ama aptalca bir şeye takılıp kaldığınız için kaçırdığınız şarkılar... Size psikolojik yük olan ve her geçen gün daha da ağırlaşan şey yaşanmamış geçmiştir. Yaşlı bir adamın sinirlenmesi de işte bu nedenledir. Bu onun hatası değil. Neden bu kadar sinirli olduğunu, en ufak şeyin bile kendisini neden böyle sinirlendirdiğini, neden sürekli öfkeli olduğunu, neden başka kimsenin mutlu olma- sına izin veremediğini bilmez o; dans eden, şarkı söyleyen, atlayıp zıplayan, sevinen çocukları görmeye neden katlana- madığını, neden herkesin sessiz olmasını istediğini de... Ken- disine neler olduğunu bilmez. Bu çok basit bir psikolojik olgu: O hiç yaşamadan koca bir hayat geçirmiş. Çocuk dans etmeye başladığında, içindeki çocuk dans etmekten bir şekilde alıkonmuş, çünkü bu saygın, onurlu bir davranış olarak görülmediğinden belki de ailesi, büyükleri ve hatta kendisi buna engel olmuş. Komşuların karşısına çıkartıldığında, "Bakın bizim çocuğumuza, ne kadar de sessiz, sakin, uslu bir çocuk, kimseyi rahatsız etmez, yara- mazlık yapmaz," diye övmüşler onu. Çocuğun egosu bundan tatmin olmuş. Her neyse işte, sonuçta dans etme fırsatırı kaçırmış. Şimdi de bu çocuğa kesinlikle katlanamıyor, onu hoş göremiyor. Aslına bakarsanız incinen onun yaşanmamış çocukluğudur. Bu onda bir yara bırakmış. Peki ya sizler kaç tane yara taşıyorsunuz? Binlerce yara var ardı ardına dizilmiş olan; hayatınızın ne kadarının yaşamadan öylece geçip gitme sine izin verdiniz?
"Yarın bir kuş uçacaktı havada ve Goldmund onu göremeyecekti; kızın biri bir evin penceresinden şarkı söyleyecek, şarkıyı Goldmund işitemeyecekti; ırmak akıp gidecek, karanlıkta balıklar suskun yüzecek içinde, bir rüzgar esecek, yerlerdeki yaprakları sürüyüp götürecek, gökte güneş parlayacak ve yıldızlar göz kırpacak gökyüzünde, gençler dans edip hora tepecek, uzak dağlara ilk kar düşecek, bütün bunlar hepsi eski yaşamlarını sürdürecek, ağaçların gölgeleri vuracak yere, insanların hayat fışkıran gözleri neşeli ya da hüzünlü bakacak, köpekler havlayacak, inekler ahırlarda böğürecek, ama bütün bunları görüp yaşayamayacaktı Goldmund, hepsi artık onun olmaktan çıkacak, hepsinden zorla koparılıp alınacaktı."
İnsan var oldukça yeryüzündeki en son canlı hücre yok olana kadar müzik varlığını sürdürmek zorunda.Evrenin kendisi bir şarkı söylüyor ve tüm galaksiler bu şarkıyla birbirleri etrafında çılgınca dans ediyorlar. Tıpkı elektronların atomun çekirdeği etrafında dans etmesi gibi.
Ve dans ediyor ateşli yongalarla yaralı ruhum. Arayan kim? Hangi sessizlik bu yankılarla dolu? Nostalji saatidir, mutluluk saati, yalnızlık saati, ama asıl benim saatim!
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.