Kadınlar bazen de bilinçli bir şeklide bahsettiğiniz tek boyutlu ve sığ bir rolden, sadece kendilerine ait olsun diye küçük bir dünya yaratıyorlar. Ancak kendilerini ve sevdiklerini sıkıştırdıkları bu küçük dünya günün sonunda hepsine dar geliyor.
Bazı insanlar,hayatın bir rüyadan ibaret olduğunu düşünmüşler.Bu duygu benim de peşimi bırakmıyor. İnsanın yaratıcı ve araştırıcı kuvvetini dar bir çerçeve içine sıkıştırıldığını anlıyorum.Şu zavallı varlığımızı sürdürmekten başka hiçbir hedefimiz yok. Salt ihtiyaçlarımızı gidermekle uğraşıyoruz,başka bir şey yaptığımız yok.İçimizin rahat ettiği zamanlardaki sakinlik, boyun eğişten geliyor.Böylelikle zindanlarının duvarlarına güzel resimler,iç açıcı manzaralar çizen mahkûmlara benziyoruz.Bunları düşündükçe sanki aklım duruyor Wilhelm,kendi içime dönüyorum ve sanki orada başka bir dünya buluyorum. Bu alemde, hayat ve hareketten çok, sezişler ve karanlık istekler var.Karşımda türlü türlü imgeler dolaşıyor. Ben ise gülümseyerek derin düşüncelere dalıyorum.
"İnsanın hayal dünyası öyle başat ki - yine Joana- kurduğu tüm dünya, yaratımın kullanışlı olmasında ve sonuçları ihtiyaçlarla uyumlu olan bir plandan doğmasında değil, güzelliğinde doğrulanıyor. Bu nedenle insanı var olan düşüncelerle ve kurumlarla birleştirmek için tasarlanmış çarelerin çokluğundan geçilmediğini -örneğin eğitim çok zor- ve insanın hep inşa ettiği dünyanın dışında kaldığını görüyoruz. İnsan içinde yaşamaktan çok bakmak için evler inşa ediyor. Çünkü her şey ilhamın yolunu izliyor. Determinizm sonuçların determinizmi değil, dar bir sebepler determinizmi. Oynamak, uydurmak, karıncayı yuvasına kadar takip etmek, sonucu görmek için suyu limon suyu ile karıştırmak, küçükken yaptığın bunlardır ve büyüdüğünde de. Yüksek bir pragmatizme ve materyalizme vardığımızı düşünmek hata olur. Aslında pragmatizm -gerçek bir belirli sonu amaçlayan plan- bir kavrama, istikrar, mutluluk ve insanın başarabileceği en büyük uyum zaferi olurdu. Ama bir şeyleri "şöyle olsun" diye yapmak, gerçekle yüzleşince, insandan bek lenemeyecek bir mükemmellik seviyesi gibi geliyor bana. Tüm inşası "çünkü" ile başlıyor. Merak, zevk, hayal gücü -modern dünyayı şekillendiren bunlar.
Her adın geçende ah eder dilim
Hasretinle yandım özledim babam
Ayakta durmaya yokken mecalim
Dik durup acımı gizledim babam
Kanıyor yüreğim yandım ezelden
Bana bir bâde sun çeşm-i gazelden
Yine bin atına gel de tez elden
Diyerek dağları düzledim babam
Her gün kavuşmayı diledim, umdum
Eksik kaldım sensiz, ben sen'le tüm'düm
Kazıp yüreğimi içine gömdüm
Gurbeti kabrinle sözledim babam
Șimdi dar geliyor, bu yalan dünya
Ne hayaller kaldı ne düş ne rüya
Hålá kanıyorken o derin yara
Yıllardır gizlice tuzladım babam
Bulamam elimde o güçlü eli
Kaldım boynu bükük gittin gideli
Yarıldı ortadan evin temeli
Sadece oturup izledim babam
Çocuğun çizdiği dünya ise saf ve sevimli. Ama bu saf dünyanın üzerine o çocuk diliyle serilen gülücükler dolu örtü azıcık aralandığı zaman orada ateş dolu çukurlar, kaçılacak hiç bir yeri olmayan dar bir dünya, gördüğü ışıkları tutmak için beceriksizce çırpınan ve hiç bir şeyi yakalıyamıyan bir hayat görülür. Ve o çocuk orada, tıpkı büyüdüğünde,
Soru:
Geçen hafta, Lemurya Yönetiminin muktedir insanlara yer açan adetlerinden söz etmiştiniz. Bu konuda biraz daha bilgi verir misiniz?
Grup:
Lemurya Yönetimi bir devlet yönetimi değildi ve onun güzelliği de buydu. Lemurya yasalarla değil, adetlerle yönetili yordu. Orada, Oyunu adil ve adetlere uygun biçimde oynamayı seçenler başarılı oluyor ve