12 Eylül darbesinin lideri darbe sonrasında devlet başkanı Orgeneral Kenan Evren "Türkiye yi tuzağa düşürdüler .Türkiye'yi biraz daha sıkıntıya sokalım da Kürt ,Kıbrıs ,Ege meselelerini halletmek için bize muhtaç olsunlar "diyenlerin oyununa getirildik demiş.
Ey Padişahın askerlerine kumandanlık eden büyük adam. Sen, Peygamberin harim-i yolunda savaştın. Büyük Peygamberin düşmanlarını tepeledin. En iyi muharip idin. Erzurum cephesinde bir kahraman olarak Ruslara karşı hamleler yaptın; Rus ordusunu tepeledin. Sonra, en büyük hâdiseleri önleyen kudretli kılıcınla Irak'ı da ayni suretle müdafaa etmeğe döndün. Sevdiğin vatanına vardın; onu aşağı düşmanlardan korudun. İngiliz ordusunu öyle vurdun ki, bu darbe o ordunun üzerinde bir deprem gibi tesir yaptı. Toplarla, bombalarla kuvvetlendirdiğin millî şerefin hakkını ödedin. Cihat alanında bütün kudret ve azmini kullandın. Ondan sonra ruhunu kadere ve Allah'a teslim ettin..
Bağımsızlığını şiddetle koruyan insanların bireyselliklerine en çok darbe vuracak partnerler araması mümkün mü? Ya da yakınlık arayan insanların kendilerini itecek kişilerden etkilenmesi. Peki böyleyse, neden?
Bunu nasıl yapabilmişti, insana en çok acı veren darbe, beklediği düşmanından değil, hiç beklemediği yerden yediğiymiş; EN YAKININDAN, dostundan, GÜVENDİĞİ TEK İNSANDAN.
"Bugün 16 Kasım 1980.
Saat on altı kırk iki.
Sayın dinleyiciler, burası Radyo Şarampol!"
İlk aşkınızı hatırlıyor musunuz?
İlk gençlik heyecanlarınızı,
Lise yıllarınızı, ilk kopya denemelerinizi,
Asla bitmeyecek dediğiniz dostlukları,
Dikiş makinesi seslerini,
Mektuplaşmaları,
Defter kenarına yapılan süslemeleri,
Radyo yayınlarını,