İşçiler arasında· bir kıpırdama yaşanmaya başladı; işsizlik büyük
bir yaygınlığa ulaşmış, kimi iş kolları tümüyle durma noktasına
gelmişti ve polis, hoşnutsuzluğu ve artan sefaleti şiddetle
bastırabileceğini düşünüyordu. Meslek birliklerini dağıttı ve dayanışma sandıklarına el koydu. Kuşkusuz bunlar, öfkenin artmasına neden oldu; gösteri yürüyüşleri patlak verdi. Bunlar tekrar tekrar yaşanınca, "tehdit" altındaki caddeleri asker işgal etti.
"Beni yücelten her anlayış ötekini yok etmeye yönelir. Modern anlayışın ve modern Batı medeniyetinin tutarsızlığı ve yıkıcılığı burada yatar. Çünkü her şeyin "ben" ile başlayıp, "ben" ile bittiği bir toplumda merhamet, dayanışma ve birlik hissi ayakta kalamaz.
Niçin Değersiz Değilim?
Kendime ve başkalarına katacak bir şeylerim olduğu sürece, değersiz değilim.
Sevgi göstermek, anlayış, dostluk, dayanışma bir şeyler demekse, değersiz değilim.
Kendi fikirlerime, zekama saygım varsa, ben değersiz değilim. Başkaları da bana güveniyorsa, bu bir artı!
Çalışanlarımın ailelerinin hayatına katkıda bulunmak bir artıysa, değersiz değilim.
Müşterilerime ve işverenlerime üretkenliğim ve yaratıcılığımla yardim etmek için elimden gelenin en iyisini yapıyorsam, değersiz değilim.
Bu cağda varolmam diğerleri için bir fark yaratıyorsa, değersiz değilim.
Ben değersiz değilim, fazlasıyla değerliyim.
Günümüz kültür endüstrisinin en popüler ve etkili dallarından biri şüphe yok ki spordur. Kendi kendinize, Şu günlerde pek çok insan ve özellikle de erkekler için hayata bir parça anlam kazandıran nedir? şeklinde bir soru soracak olsaydınız Futbol! yanıtını vermeniz fena olmazdı. Belki onların birçoğu bu kadarını itiraf etmeye razı olmayacaktır; ama spor ve Britanya özelinde futbol, insanların yüzyıllar boyunca uğruna ölmeye hazır olduğu, dini inanç, ulusal egemenlik, kişisel onur ve etnik kimlik gibi soylu değerlere tekabül eder. Spor, kabilesel bağlılıkları ve rekabetleri, sembolik ritüelleri, masalsı efsaneleri, ikonik kahramanları, epik savaşları, estetik güzelliği, bedensel gerçekleşmeyi, entelektüel tatmini, olağanüstü gösterileri ve derin bir aidiyet duygusunu kapsar. Ayrıca televizyonda olmayan bir insani dayanışma ve bedensel dolaysızlık da sağlar. Bu değerler olmasaydı muhakkak ki birçok yaşantının içi boş olurdu. Bugün insanların afyonu olan şey din değil, spordur.
"Tanının keşfinin ilk ve belki de en önemli sonucu paleolitik avcıların değerlerinde bir krize yol açar: Hayvan dünyasıyla dinsel nitelikteki ilişkilerin yerini, insan ile bitkiler arasındaki mistik dayanışma adı verilebilecek olgu alır. O zamana dek hayatın özünü ve kutsallığını kemik ve kan temsil ederken, artık bu değerleri sperm ve kan canlandıracaktır. Aynca kadın ve dişiliğin kutsallığı ilk sıraya geçer. Kadınlar bitkilerin evcilleştirilmesinde belirleyici bir rol oynadıkları için, ekili tarlaların sahipleri olurlar ve bu da onlann toplumsal konumunu yükseltip, anayer"' gibi özgül kurumlar yaratır, yani koca eşinin evinde oturmak zorunda kalır.
Şeriatın kurallarından ve kelamın (teoloji) ince tartışmalarından ziyade Allah, Muhammed, Ali ve Ehl-i Beyt sevgisi, iyilik, dayanışma, hoşgörü, diğerkâmlık gibi değerlere dayalı bir sevap duygusuyla birlikte, cihat ve gaza heyecanına dayalı tarikatlara çok genel bir terimle “sufi tarikatlar” denilmektedir. Alevi ya da Sünni denilsin, bu tarikatlarda aslolan tasavvuftur, sufiliktir, mistisizmdir. Bu “derviş gaziler” ve “bacı”lar sufi İslam’ın insanlarıdır, sufi Müslümanlardır.
Bugünkü toplumsal basamağımızda ise toplumsal dayanışma, harstaki ortaklığa dayanıyor. Harsın aktarılma vasıtası terbiye olduğu için bunun kandaşlıkla hiçbir ilgisi yoktur.