"Ne düşünüyorsun" diye sordu Kriton.
Kratylos: "Parlak yasa söylevini," dedi.
Bir soğukluk geçti.
Biraz sonra, Phaidros: "...Ya Tarih?" dedi. "Tarih mi, aldırma, Platon ayarlar o işi!" dedi Sokrates.
Roland Barthes için dokunma hissi "en büyülü olan görme hissinin aksine hislerin en gizem bozucu olanıdır." Görme hissi mesafeyi muhafaza ederken dokunma hissi bunu iptal eder. Mesafe olmadan gizem olmaz. Gizemin bozulması her şeyi eğlenilebilir ve tüketilebilir kılar. Dokunma hissi ötekinin negatifliğine zarar verir. Dokunduğu şeyi sekülerleştirir. Görme hissinin aksine, dokunma şaşırtmaya muktedir değildir. İşte bu yüzden pürüzsüz dokunmatik ekran gizemin bozulmasının ve tüm tüketimin mekânıdır. Neyi beğendiysen onu ortaya çıkarır.
Şunu ibraz ve ifraz etmek istiyorum;
“Şimdi İstanbul’un merkezi neresi?”
Pazartesi akşam Beyoğlu’ndan taksiye bindim,
“Arnavutköy!” dedim.
“Hangi Arnavutköy?” dedi şoför. Meğer artık mükerrer Arnavutköy’ü var İstanbul’un, Edirne’ye yakın bir yenisini yapmışlar, en son gelen çok taze Arnavutlar ve kimse bu Arnavutlar o çok ırak Arnavutköy’den sık sık Beyoğlu’na gelip, akşam ordan taksiyle o ırak Arnavutköy’lerine dönüyorlar ki, taksi şoförünü de;
“Arnavutköy!” deyince oraya gitmeye alıştırmışlar.
Şimdi siz Roland Barthes olarak gelin İstanbul’a da, çıkın işin içinden, o Arnavutköy dö Edirne İstanbul’un neresi, par rapport à Dudullu, lö centreville dö İstanbul neresi
Uluslararası şirketler, sermaye, her dönem kendilerine bilim adamı kisvesi altında Celal Şengör gibi ruhsuz duygusuz empatisiz vatansız azgın canavarları bulup konuşturur!
Yediği haltlarla medya maymunluğuyla çığır açan Celal Şengör, bu sefer de ‘çevrecileri kovun, defolsunlar, madenden anlamazlar’ dedi, hey büyük Allahım sen bize sabır
Gerçekte, aslında, hep şunu hissediyorum: sanki ölmüş gibiyim.
Dün, Damisch'e telaş ve üzüntüye kapılmanın geçtiğini, kederinse kaldığını anlattım - O da bana şöyle dedi: Hayır, telaş ve üzüntüye kapılma geri gelir, göreceksiniz.