Ve ben .okadar çok özledim ki sanki bir daha ,görmeyecekmişim gibi geçecek mi bilmiyorum bu sancı ,acı bitecek mi bir gün bir “kavuşmak kırk hasreti alnından vurur .”olurda kavuşursam sana kalbim. kırk hasret adına ,kırk kere öpeceğim .o güzel gözlerinden.ben yoruldum ama Seni beklemekten deyil seni sevmek ‘ten değil sana hasret kalmaktan yoruldum sana sarılmamaktan yoruldum gözlerinden öpememekten yoruldum” öyle yorgunum ki ,huzur bulamıyorum artık .nereye gitmek istıyorum ki ‘nereye gidebilirim ki .gittiğim her yerde sen varsın beynimde sen varsın sevdiğim ben sensiz yaşayamıyorum çok Büyük bir ızdırap bu…….
Uzun kitap okumanın büyüsü üzerimde çok güçlü bir etkiye sahip, hiç yoktan bir hayranlığa sebep oluyor. Böyle olmasına şaşacak değilim çünkü alışkanlıklarına sarılan bir adamım. Hatta ben yaşadıkça öyküsünü okuyacağım bir karakter olsun isterim. Bunun için küçük bir kandırmaca biliyorum gerçi. Güncel bir yazarı, özellikle günce türünde takip
"'Sizce hayatın bir anlamı var mı?'
'Efendim?' 'Bence yok.'
'...' 'Bu yüzden herkes kendi anlamını bulmalı. Ayrıca bir kişinin hayatı, bulduğu anlama göre değişir.'
'Evet.' 'Ama bulamıyorum.'
'Neyi?'
'Anlamı. Nerede aramalıyım ki? Hayatımın anlamı sevgide mi? Gerçek dostlukta veya bir kitapta mı? Bu kitabevinde mi? Bilmiyorum, çok zor.'
'...' 'Sürekli hayatının anlamını arıyorum ama bu Kolayca bulunabilecek bir şey mi? Bulamazsam... Hayatımın bir anlamı yok demektir, değil mi?'
'Bilemiyorum.'"
Johann Wolfgang Von Goethe
"sen, bulamayacağı şeyleri arayan bir ahmaksın"
Genç Werther'in Acıları... Yıllar önce gerçekten kötü olduğum bir dönemde okuduğum, Werther'i gerçekten anlayıp onunla öldüğümü bile hissettiğim
o kitap. Çok garip bir sürü kitap okudum ama bazı anlar da okunan kitapların yeri çok farklı kalır, onlardan biriydi.
“Hayattan ne istediğini bilmeyen boy aynasına bakmayıp kendini mükemmel zanneden… dokunmakla düşünmenin bir farkının olmadığını bilmeyen… sevgisinde cimri, öfkesinde bonkör olan bencil yaratıklarız.. kazandıklarımız kaybettiklerimizin yerini tutsun istiyoruz.. avucumuzu yalıyoruz. Bir şey güzelse bunda bir anormallik arıyoruz, olmasa bile
En kötü yazar kendine karşı içtenliği olmayandır. Kendine karşı içten olmayan hem kendini, hem de kendi dışındakileri kandırır. Bu nedenle içimde hissetmediğim, bilincimin kabul etmediği hiçbir şeyi yazmak istemiyorum, yazmıyorum.
Size itiraf etmem gerekiyor: İnsan Olması Engellenmiş İnsan kitabını ne zaman okusam yüreğim ıstıraplı yollarda kendi
Anımsıyorsundur: Senin için, “Benim kızım insan olacak” demiştim. Sen, benim bu sözümü o anda beynine kazımış, ama yüzüme de hayretle bakmıştın — o hayretini anımsıyorsun, değil mi?
Ne düşünülürse düşünülsün ve ne istenilirse istensin, ne kadar dirençli olunursa olunsun, karanlığa bakmak, bakmak değildir, derin bir seyre dalmaktır.
Bu olgulardan nasıl bir sonuca varmalı? Onların aynı hedefe yönelmeleri karşısında nasıl davranmalı? Bu basıncı ayrıştırmak mümkün değildir. Bu gizemli silsileyi hangi düş izler? Onların, sözün
Merhaba Dostlarım (:
Muhtelif ne demek ?
“çeşit çeşit, türlü türlü” demek.
Evham ne demek ?
“temeli olmayan kuşkular, kuruntular”
İsmiyle müsamaha bir kitap değil. Müsa.. ne demek ? Şaka şaka (:
Yani bana kalırsa farklı farklı kaygılar yok kitapta. Bir adam var epey kederli ama kederlerinin derinliği hep aynı hep bir umutsuzluk var.. dert bence yektir ve seni kemirir. Bunun temelinde de “ben” olamama durumu vardır.. “sen” varsan zaten.. kaybolmak aslolandır.
Bunların hepsinin dışında öykülerin yazım dili, olayların gözümde canlanmasını kolaylaştırdı.
Bazı cümleler bende izler bıraktı.
Bazı cümlelerse barındırdığı küfürler nezdinde “oldu mu şimdi?” diye hayıflanmama sebep oldu.
Bir sözümde kitaptaki Rasim Abiye “yaşamaktan vazgeçtiğin bu hayat, şarap şişeleriyle paylaştığın yalnızlığın, ötelerde rahat bıraktı mı yakanı?”
Teşekkür ederim
Dialog
Nasıl net gözlem yapa biliriz?
Olanları bir birinden nasıl ayıra biliriz?
Doğru,yanlış nasıl kolay anlarız?
Nasıl nura ulaşıb yalnışdan arınırız?
Derler insan çözülmez kutu bağlı.
Açılmaz bu kutunun hiç bir zaman sırları.
(Bu kitabı okurken) Benimle birlikte çıkacağınız bu yolculuğu değerli kılan üç hayatî neden var bence.
Birincisi; oyalanma ile geçilmiş bir hayat bireysel düzeyde eksik kalıyor. Dikkatinizi uzun süre veremez olduğunuzda gerçekleştirmek istediğiniz şeyleri gerçekleştiremiyorsunuz. (Bir kitap okumak istiyorsunuz ama sosyal medya mesajlarından ve paranoyalarından başınızı alamıyorsunuz. Çocuğunuzla kesintisiz birkaç saat geçirmek istiyorsunuz, ama patronunuzdan mesaj geldi mi diye e-postalarınıza bakıp duruyorsunuz.)
Bu konu hakkında düşünmek gereğinin ikinci nedeni bu dikkat parçalanmasının sadece bireysel düzlemde değil, toplum genelinde de krizlere yol açıyor olması. İnsan türü olarak, iklim krizi gibi eşi görülmemiş bir sürü fay hattı ve tuzakla karşı karşıyayız ve önceki kuşakların aksine, bu büyük güçlükler karşısında pek harekete geçmiyoruz. Neden peki? Bunun kısmen dikkat arızalandığında sorun çözme becerisinin de arıza yapmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Büyük sorunların çözülmesi için pek çok insanın uzun yıllar boyunca o sorunlara odaklanması gerekiyor.
Odaklanma konusunda derinlemesine düşünme gereğinin üçüncü nedeni aralarında en umut verici olanı, bana kalırsa. Ne olup bittiğini anlarsak, olanları değiştirmeye başlayabiliriz. Yazar James Baldwin -benim gözümde yirminci yüzyılın en büyük yazarı- şöyle diyor: "Yüzleştiğiniz her şeyi değiştiremezsiniz, ama yüzleşmeden hiçbir şeyi değiştiremezsiniz." insan elinden çıkma bir kriz bu, yine kendi ellerimizle çözülmesi mümkün.
bu kitap hakkinda cok gorusum var ama hicbiri fazla net olmadigi icin icimden hic yazmak gelmiyor. belki yazdikca netlesir umuduyla yaziyorum yine de. genel olarak spoiler icerecek diye dusunuyorum ama cogu insan da filmini izlemistir yuksek ihtimalle, bilmiyorum. ozellikle bir major (?) spoiler olacak ama.
bakin bu klasik bir kitap, hani klasik
Aşk lafını ağzına almazdı Yakamoz. Nerede aşık görse garipser, aşk acısı gördü mü dayanamaz, gülerdi. Çok ketumdu, kimseye hiçbir şey söylemezdi. Bir kadının onu seveceğine inanmazdı, gerçek aşkın onu bulacağına ihtimal bile vermezdi. Sonra bir gün onu gördü, onu Papatyasını bakmaya kıyamadığı o narin çiçeğini hayatında hiç böyle hissetmemişti.
Sorun olmaz ama değil mi? diye sorup durmasının altında da aslında "Ben yanlış bir şey yapmıyorum değil mi? Suçluluk duymaktan ve vicdan azabı çekmekten korkuyorum" çığlığı saklanıyor.