Ölümün bizi nerede beklediği belli değil, iyisi mi biz onu her yerde bekleyelim.
Bir grup bilim insanı, 20'li yaşlardaki gençlerden ve 70'li yaşlardaki ihtiyar kişilerden 3 dakikayı içlerinden saymalarını istemiş. Baktığın zaman oldukça basit bir görev ama sonuçlar fazlasıyla farklı Devin. Gençlerin ortalaması 3.03 iken, yaşlılarda bir süre 3.40 olarak çıkmış. Bunun ne anlama geldiğini görebiliyorsun değil mi? Yaşlıların beyni 180 saniye geçtiğini sandığı sırada aslında gerçek zamanda 220 saniye geçmiş. Yani 3 dakikalık kısa bir zaman dilimi içinde bile 40 saniye geride kalmayı başarmışlar. Oran modeli dedikleri bu kavrama göre, örneğin iki yaşında bir çocuk için geçen bir yıllık zaman dilimi, dünyada var olduğu ömrünün yarısına karşılık gelmekte. Oysa 20 yaşlarındaki bir kişi için bu bir yıllık süre ömrünün sadece 20'de biri demektir. Yani çocuk için %50 uzunlukta hissedilen şey 20 yaşındaki kişi için %5 uzunlukta hissedilir. O nedenle çocukken zaman daha uzun sürmüş gibi algılanır
Reklam
"Zor bir dönemde yaşıyoruz değil mi ?Sen ve ben dostum, aklı rehber edinmişiz kendimize. Bu sebepten bu kadar katı buluyorlar bizi.Küçük dünyalarına sığmadığımız, basit şakalarına gülümsemediğimiz için sıkıcı olduğumuzu düşünüyorlar.Ben buna "bedel" diyorum dostum,bizim gibilerin ödemesi gereken bedel.."
evladım sırası mı şimdi
Kendisinden iki yaş küçük kardeşinin kadına gitmesini, gitti de az daha ölecekti diye değil de, niye ben de erkeğe gitmiyorum diye kafasına taktı.
Q7️
İkinci yarı başlamadan Negredo ve Quaresma arasında şöyle bir konuşma geçti: -Bu trivelaya nasıl bu kadar alışabildin? -Fiziksel bir prooblemim var. Bu yüzden trivelayı iyi yapabiliyorum. -Nasıl yani? -Bacaklarım doğuştan içe dönük amigo. Çocukluğumda bunun içim fizyoterapiste gidip tedavi olamamıştım. Maddi durumumuz uygun değildi. -Anlıyorum, ve sen bunu bir avantaja çevirdin. Doğru anlıyorum, değil mi? -Evet doğru anlıyorsun, Ayağımın içi ile vurmakta çok zorlanıyordum. Bu yüzden de tam tersini yapmaya çalıştım. Bacaklarımın şeklinden dolayı ayağımın dışıyla vurmaya alıştım. Hatta ilk zamanlar altyapıdaki hocalar dalga geçtiğimi sanıyorlardı. Çok azar işitmişliğim vardır bu yüzden. Tabii durumumu anlayınca rahat bıraktılar beni...
"Aklım beni çıldırtırcasına durmadan çalışıyor. Sürekli bir şeyleri analiz ediyor. Anlatıyor, susmuyor, hep daha fazlasını söylüyor. Şimdi ortada bir sürü şey var. Bir de duygularım var. Aklımdan da yoğun bir şekilde bütün bedenimi saran duygularım var. Aklım ve duygularım dans ediyor. Bazen ahenk bozuluyor. Koordinasyon, ritim,
Reklam
İlk günler zorba, dört bir yana selamlar, gülümsemeler dağıtır, zorbanın tam tersi gibi gösterir kendini; yakınlarına ve halka bol bol umutlar verir, borçluları avutur, herkese, hele kendi adamlarına topraklar dağıtır, dünyanın en cömert, en tatlı adamı gibi görünür, değil mi?
Namaz kılmayı mı unuttun sorun değil kalk ve şimdi kazasını kıl Önemli olan Allah'ı unutmamaktır
“Biriniz diğerinizi arkanızdan çekiştirmesin Biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Bundan tiksindiniz değil mi? Öyleyse gıybeti terk edin.” Hucurat 12
“Baba, en güçlü insanlar zenginlerdir, değil mi?” diye sordu. “Evet, İlyuşa,” dedim, “onlardan güçlüsü yok.”
Reklam
Ihtiyarlık yalnızlık bir de ben bir de karasevda dördümüz konuşmadan yan yana yürüyoruz her birimiz tek başına yürüyor ama yan yanayız neler vermezdik işitmiyelim diye birbirimizin ayak sesini acıyoruz sövüyoruz birbirimize içimizden ama birbirimizi sevmiyoruz çünkü inanmıyoruz birbirimize neler vermezdik bir dörtyol ağzına varıp sapabilelim diye bir anda dört ayrı sokağa ama içimizden biri ölse kalanlar sevinir mi bilmiyorum ihtiyarlık yalnızlık bir de ben bir de karasevda dördümüz konuşmadan yan yana yürüyoruz geceleri tramvaylara biniyoruz nerelere gittiklerini bilmediğimiz tıramvaylara üçer vagonlu geniş temiz tıramvaylar bizi korkunç gıcırtılarla bir yerlere götüruyor geceleri yanmış duvarlar çıkıyor karşımıza ansızın ve sokak fenerlerinin ışığında yürüyor üstümüze yüksek ve inatçı yürüyor pencereler çıkıyor karşımıza ve geliyor bize doğru yığınla ve birbirini çiğneyerek camsız çerçevesiz ve odaların insanların değil boşlukların pencereleri kanatsız kapıların hiçbir yere açılmayan kapıların önünden geçiyoruz sarı pazubentleri üç noktalı adamlar tramvay bekliyor kaldırımlarda ucu lastik bastonlarına dayanmışlar
Sayfa 1774Kitabı okuyor
Oligarşi dediğimiz devletlerde dilenci vardır, değil mi? - Baştakilerden başka herkes dilencidir hemen hemen.
Yalnızlığı bir dener misiniz? Durun durun, ürkmeyin ne olur! Bu kadar korkunç değil ki yalnızlık...Tam tersine yalnızlık kuvvettir. Güvendir yalnızlık. Yalnızlık bir yıkılmaz anıttır. Ümit köprüleri birer birer atıldığında, güvenilen yüce dağlara kar yağdığında, kara bulutlar çöktüğünde, bir bozkır meyvesi olur yalnızlık. Yunus'un alıçları gibi tatlanır. Bir bilinmez yerden damarlara taze kan yürür. Tanrı gökten ne indirmişse, ne buyurmuşsa, hepsi gelip bileklere, parmaklara toplanır. Yalnızlığı tadan hiç kimseyi tanımaz mısınız? Yalnızlığın o sırlı gücünü ustaca kullananlara rastlamadınız mı? Ve yalnızlığın ateşli atları üstünde mesafelere meydan okuyan yalnız orduların zaferlerini duymadınız mı?
Garip ve tatlı hikmet değil mi? Kâh bir dakikalık muamele insanoğlunun mahiyetini takdire yetiveriyor, kâh kırk yıllık tecrübe hâlâ insanoğlunun mahiyetini meydana çıkaramıyor.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.