Gerçekten eşine pek rastlanmayan, ancak cennette yaşanabilecek bir mutluluktu bu. Düzen, yasa, dindarlık ve ahlaki zorunlulukların kuralları altında, büyük insan kitlelerine nasip olan, arzu ve isteklerin yerine getirilmesi anlamına gelen yeryüzündeki bu olağan mutluluk, kaçınılması imkansız vazgeçiş ve yasaklarla belli ölçüde sınırlandırılmıştır. Önlem, yoksunluk ve vazgeçiş, biz insanların ortak yazgısıdır. İsteklerimiz sınırsızdır, bunları karşılama olanaklarıysa son derece sınırlı. İnsanın "keşke olsaydı" biçimindeki isteği, sonunda "olmaz ki" yanıtına ve yaşamın "bu kadarına razı ol" diyen kuru öğüdüne çarpar. Yaşam bize bir şeyler sunar, ama pek çok şeyi de esirger. Bugün bizden esirgenen şeyin, yarın bize sunulacak olması, genellikle düş olarak kalır. Bir cennet düşü -bu düşte birbirinde çok farklı olan yasal ve yasak olan şeylerin birlik içinde olmaları, güzel olan şeyin yasaklanmasının, izin verilen şeyin bir de yasak olanın çekiciliğini kazanması, ancak böyle bir düşte mümkün olabilir. Yoksa yoksunluk içinde yaşayan insan, cenneti gözlerinde nasıl canlandırabilirdi? Thomas MANN (Değişen Kafalar)
Görüntüden eklenip ruhlarını dikkate almamak her zaman günahtır.Uyuza yakalanmış bir dilencinin görüntüsünün içimizde uyandırdığı tiksintiyi yenmek zorundayızdır.Gözlerimizi ve öteki duyu organlarımızı etkileyen bu görüntüye takılıp kalmamamız gerekir.Çünkü bizi etkileyen şey,gerçeklik değildir.Her varlığın hak ettiği yargıya ulaşmak için çaba göstermeliyiz;çünkü o,görüntüden daha fazla bir şeydir.Bu görüntünün arkasında onun varlığı ve ruhu gizlidir.Ama yine de sefalet görüntüsünün içimizde uyandırdığı tiksintiye takılıp kalmayalım,aynı şekilde güzel olanın içimizde uyandırdığı şehvete de kapılmayalım;çünkü bu da salt görüntüden daha fazla bir şeydir,belki de duyularımızın bu görüntüyü şehvet olarak algılama eğilimi,tiksinti uyandıran görüntüye oranla daha fazladır.Görünüşe bakılırsa,bir dilencinin sefil görüntüsü az da olsa vicdanımızı zorlar ve biz onun ruhuna ulaşmamız gerektiğini düşünürüz,oysa güzel olanın görüntüsü vicdanımızı hiçbir biçimde zorlamaz.Onun insan olarak varlığını dikkate almadan yalnızca görüntüsüne bakıp onunla eğlenirsek,ona karşı sorumlu olmaktan kendimizi kurtaramayız.Özellikle de biz onu görürken,o bizi görmüyorsa,ona karşı duyduğumuz sorumluluk daha büyük olur,diye düşünüyorum
Sayfa 32
Reklam
Asıl olan kafalardı, benlik ve sahiplenme duygusunu hiç kuşkusuz kafalar belirliyordu.
Sayfa 79 - Can YayınlarıKitabı okudu
Toprak Ana’nın yaptığı gibi bakışlarımızı yukarıya kaldırmak zorunda kalmadan, gözlerimizin kendiliğinden yukarıya çevrildiği bir konumda gökyüzünü seyretmek, ilginç bir seyir deneyimi olur.
Sayfa 22 - can yayınları
Çocuk, genç kız, anne ya da nine, kim olursa olsun, herkesi doğuran ve doyuranın kadınlar olduğunu, bütün kadınların, kucağından doğup kucağına döndüğü büyük Tanrıça Şakti'yi temsil ettiklerini ve ona özgü izler taşıyan her kadın görüntüsüne saygı gösterip hayranlık duymamız gerektiğini bilmiyor musun?
TASOS LİVADİTİS - BİR YEL ESİYOR DÜNYA KAVŞAKLARINDAN
Yunan devrimci şairin Bir Yel Esiyor Dünyanın Kavaklarından şiiri Panayot Abacı çevirisiyle listede. İyi okumalar. Dondurucu soğuk bir yel esiyor ülkenin ıssız sokaklarında rüzgâr tozu dumana katıyor uçuşuyor sigara izmaritleri bulutlar kağıtlar sokaklarda koşuşan kimi yayalar yel esiyor damlarda bacalarda köprü altlarında yel esiyor
Reklam
Önlem, yoksunluk ve vazgeçiş, biz insanların ortak yazgısıdır.
Sayfa 99 - Can YayınlarıKitabı okudu
İnsan hiçbir şeyden, hayal kırıklığına uğramaktan korktuğu kadar korkmaz, yalnızca hayallerinin elinden alınmasından korkar.
Sayfa 104 - Can YayınlarıKitabı okudu
1,000 öğeden 831 ile 840 arasındakiler gösteriliyor.