Entelektüel bir merkez-sağcının 1960 - 80 yılları arasındaki dergi yazılarından oluşan kitabı okuyunca, bu ülkede hâlâ aynı konuların konuşulup tartışıldığını görürsünüz. Aynı zamanda hem bu kadar hızlı değişip hem de yerinde saymayı başaran, garip bir toplumdayız.
Erol Güngör, torunlarının şimdi yaptıkları gibi, o zamanlar da “millî kültürümüz kayboluyor, önlem almalıyız” diye yakınıyor. “Solcular ne kötü adamlar be birader” diye dertleniyor. “Millî ve dinî özümüz ne kadar da muhteşem, bakın, öyle değil mi?” diye ikna etmeye çalışıyor. “Yoksa siz Sovyetler’in hürriyetleri koruduğunu mu zannediyorsunuz?” diye sorarak, bildiği yabancı dilin avantajını kullanıyor. Ve elbette ki “Batı içimize girdi, ondan sonra bozulduk” teranesini çalıyor.
Yani Erol Güngör, her muhafazakâr gibi, “İlerleyelim, ama ibre 100 km/h’yi çok geçmesin, ara sıra frene basmasını da bilelim” diyor.
Tümüyle haksız olduğunu söylemiyorum…
Bugünden tek farkı, Sayın Göngör’ün takip ettiği fikirlerin o zamanlarda güçlü bir iktidara sahip olmamaları!