Yazarlar tarafından en çok istismar edilen konulardan biri kader konusudur
Kur'an'ın konuya yaklaşımını doğru anlamak için öncelikle iki hususa dikkat etmek gerekir. Bunlardan ilki yukarıda kısa değindiğimiz meselenin özünün ve Kur'an'ın tarihi arka planın, iyi kavranmasıdır. Bütün düşünce tarihi boyunca olduğu gibi Kur'an'ın hitap ettiği insanlar için de asıl sorun, insan hayatın kendi irâdesi dışında gerçekleşen
Bizim üniversitelerimiz gayya kuyusudur. Herkes birbiriyle itişir, bubi tuzakları kurar. Çünkü akademik ilerleme için değişmez ve kesin ölçüler yoktur. İdeolojik ittifaklar sizi mesleğin tepelerine taşımaya yeter. Nevrotik bir itiş kakış içinde debelenirken, bilginin insana sunabileceği bilgelik es geçilir.
Reklam
Acaba Kur'an'ın ilahi koruma altında olması demek, sadece metnının tahriften korunması demek midir? Kur'an ayetlerinin nasıl anlaşılması gerektiği konusunda ortada yüzlerce-binlerce farklı yorumun bulunması halinde önümüzde şöyle bir manzara bulunacaktır; Elimizde metni korunmuş, ama bize ne dediği belli olmayan bir metin var; herkes onu dilediği biçimde anlayıp yorumluyor!!. Allah Tealâ'nın bize Kur'an'ı gönderirken murad ettiği gerçekten bu mudur? Yoksa onun nasıl anlaşılması gerektiği konusunda (mesela Sünnet'e ve “bilenler”e müracaat etmek gibi) bazı sabit ölçüler mi vardır? Elbette Kur'an'ın korunması demek, sadece metninin korunması demek değildir. Aynı zamanda onun murad-ı ilahiye uygun olarak nasıl anlaşılabileceği ve nasıl yaşanabileceği de değişmez ilkelere bağlanmıştır. İşte İslâmi ilimlerin vücut bulduğu nokta burasıdır...
İslam dünyasında, zaman zaman "ilahî olan, beşerileştirilmekte, sıradan beşeri bir olaymış gibi değerlendirilmekte ve bu- nun üzerine farklı sistemler inşa edilmek istenmektedir. Zaman zaman da "beşerî olan", ilahileştirilmekte ve buna bağlı olarak sıradan beşeri olaylar, ilahi imiş gibi kutsallaştırılmakta ve her türlü eleştiriden uzak masumiyet zırhına büründürülmektedir. Halbuki "beşerî olan"ı, beşerî ölçüler içerisinde normal bir beşerî etkinlik olarak değerlendirmek ve her beşeri etkinlik gibi, onun da zaman içerisinde değişip gelişerek yenilenmek zorunda bulunduğunu kabul etmek ve buna bağlı olarak da onun üzerine değişmez ilkeler bina etmemek gerekir.
17. Asra baktığımız zaman ne görüyoruz? 17. Asrın karakteri akılda ilerleme... Ve bu arada akılla iman arası çırpınma ve bir ruh muvazenesi arama teşebbüsü, tecrübesi... Yani (Rönesans) tan çok hisse almış, ama Hristiyanlıktan da vazgeçmiyor. İkisi arası bir felsefe... Tam bir (reaksiyon) ve patlama yok... Bu patlama 18. Asırda oluyor. Şimdi karşımızda (Volter) denilen meşhur dinsiz var. «Fransız İnkılâbı» konferansını hatırlayanlar (Volter) i fikri cepheden görecekler... (Volter)... Bu bahis üzerinde ne kadar dursak yeridir. Çünkü (Volter) değil de onun milyonda bir mukallidi veya eksiği olarak, ortalık, sokaklar, kürsüler, özenti (Volter) lerle doludur günümüzde... Ama hangi çapta; söyledik. (Volter) muhteşem bir satıhçıdır; usta bir kolaycı... Kelimeye iyi dikkat edin, bunlar benim infiali hükümlerim değildir; (idealist) Avrupa felsefesinin kondurduğu değişmez ölçüler... (Volter), espri, tekerleme ve zihin zerafeti hududunu aşmayan inkâr psikolojisinin elebaşlarından bir tanesidir. Top-yekûn münkir... Ve inkârını hiçbir sisteme dayamaz. Küçük meselelere, pratik dâvalara, dıştan görüşlere ve kolayına getirmelere el atar. (Volter) in dünyası bir çıkartma kâğıdıdır.
ZIT KUTUPLAR ARASI MUVAZENENİN ÜSTÜN NİZAMI...
- "Biz, mihraksız bir tümevarımla değil, "Mutlak Fikrin Mutlak Diyalektik"ine, zıt kutuplar arası muvazenenin üstün nizamına bağlı; ideal ve gerçek, teori ve pratik, DEĞİŞME ve DEĞİŞMEZLİK arasındaki zıtlığı "bir-sır"rın hasrı içinde beliriş bilici, böylece de değişmez temele dayanan değişme tavırlarının "niçin" ve "nasıl" soruları çerçevesinde pay alma mânâsına anlaşılacağı bir görüşe mensubuz..."
Sayfa 202 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
35 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.