Doğrusunu isterseniz, birbirine ters iki ayrı karakter sanki nöbetleşe yer değiştirir gibidir onda. Bazen ağzını bıçak açmaz! Hiç zamanı yoktur, herkes kendisine engel olmaktadır, oysa hiçbir şey yapmamakta, sırtüstü yatmış uzanmaktadır. Alaycı değildir, ama bu zekâsının yetmezliğinden değil, böyle saçmalıklara ayıracak zamanının olmayışındandır. Anlatılanları sonuna kadar dinlemez. Herkesin ilgisini ayakta tutan bir konu onu hiç ilgilendirmeyebilir. Kendisine müthiş değer verir ve sanırım bu konuda pek de haksız değildir.
Çocuk giderek birtakım paternlerin (davranış kalıplarının) boyunduruğu altına girer ve bebekliğindeki gibi doğasına göre değil, etrafına göre tutum ve davranışlarını değiştirir. Yani dışarıyı yönetmek için içerideki seçimleriyle oynar.
"Körleşme" diyor telefondaki ses
bakmadan yürüyüp gidiyoruz
ırmak yanımızdan akıyor,
dağıttığımız boşa gittiğini sandığımız
sözcükleri bir bir derleyerek
bir gün yeni bir yatak
açmak için kendine
umutlanıyoruz.
Davranış kalıpları olmadan insan yaşamını sürdüremez. Tıpkı müziğin melodisi gibi. Fakat bu aynı zamanda insanın düşünce ve hareketlerine pranga vurur, özgürlüğünü kısıtlar. Öncelik sıralamasını değiştirir, bazı durumlarda mantığı çarpıtır.
Bir duygu ikinci kez hissedilirse, aynı olamaz. Yeniden hissedildiğinin farkına varılmasıyla birlikte renk değiştirir. Sıklıkla gelirlerse ve çok uzun sürerlerse duygularımızdan bıkar, usanırız...
Terk edenlerin hikayesi. Birkaç gün süren veya sonsuzluğa uzanan terk edişler. Her biri farklı şekilde gerçekleşmiş olsa da nihayetinde her terk ediş, kişinin yaşamını değiştirir.