İnsanlığın güvenliği ve huzuru için, dünyanın bazı karanlık, ölü köşelerinin ve el değmemiş derinliklerinin olduğu gibi bırakılması mutlak bir zorunluluktur.
Bazı deneyimler ve imamlar vardır ki, insanı iyileşmesine izin vermeyecek denli derinden yaralarlar ve geriye sadece o ilk dehşeti çağrıştıran, artmış bir hassasiyet bırakırlar.
Eski hikayeler ve korkular hakkında bir zamanlar olduğum kadar şüpheci değilim artık ve insanlık öncesi sanatkarın yer yer her bir başı dumanlı doğurun üzerine manalı şekilde şimşek konduran ve o korkunç zirvelerin birinden tüm kutup gecesi boyunca açıklanmamış bir ışıma yayan anlayışına gülüp geçmiyorum.
Bu yer birdenbire gelen bir afet ya da yavaş yavaş çürümeyle alt edilmiş değil de, sanki belirsiz geçmiş çağlarda kasten kapatılmış ve terk edilmiş gibi tuhaf izlenim bırakıyordu insanda.
İnsan merakının ölümsüz olduğunu başından bilmeli, duyurduğumuz sonuçların başkalarını da bilinmeyenin peşindeki çağlar boyu süren yola çıkmaya teşvik etmeye kafi geleceğini düşünmeliydik.
Anlatmam gereken gerçeklerden kaçınılmaz olarak kuşku duyulacak; yine de eğer mantıksız ve inanılmaz gözüken şeyleri çıkaracak olsaydım, geriye hiçbir şey kalmazdı.