Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kahkahayla başlıyorum :)
Rivayet o ki; Tanrı, Âdem’den önce Havva’yı yaratmış. Havva bir süre gezmiş, tozmuş... Ve en sonunda canı sıkkın bir halde Tanrı’nın huzuruna çıkmış. “Ey yüce Tanrım,” demiş. “Ben tek başıma çok sıkıldım . Birisiyle muhabbet etmek istiyorum .” Tanrı da, “Tamam!” diye seslenmiş ve devam etmiş: “Senin istediğin gibi olsun. Sana bir eş göndereceğim. Ama peşinen de çok önemli bir tavsiyede bulunacağım. Şayet gelecekte başın ağrımasın istiyorsan, onu, kendisinin senden daha önce yaratıldığına inandıracaksın. Bunu başarırsan ömrün boyunca mutlu olursun. Yok eğer, ona ilk önce senin yaratıldığını hissettirirsen ölene dek mutsuz biri olur­sun ...”
Bir nevi “Buda Geçer Ya Hüü”
Bir de şey hikâyesi var hani, Iran sahı mı Hint imparatoru mu ne işte, Asya'da bir yerlerde biri sadrazamına demiş ki, "Bana kederli olduğumda sevineceğim, sevinçli olduğumda kederleneceğim bir cümle yaz." Sadrazam da şey yazmış Işte: "Bu vakit geçip gidecek.”
Reklam
Bir de şey hikâyesi var hani, İran şahı mı Hint imparatoru mu ne işte, Asya’da bir yerlerde biri sadrazamına demiş ki, “Bana kederli olduğumda sevineceğim, sevinçli olduğumda kederleneceğim bir cümle yaz.” Sadrazam da şey yazmış işte: “Bu vakit geçip gidecek.” Bu kıssayı ne zaman hatırlasam gerçekliği karşısında dehşete kapılıyorum. Bu vakit geçip gidecek, biliyorum, artık bunu bilmekten de nefret ediyorum Osman.
...bugün de Hecaton'un hoşuma giden bir sözünü söyleyeyim: "Ne kadar ilerlediğimi mi soruyorsun?" demiş, "Kendime dost olmaya başladım" Değerli bir ilerleme. O halde hiçbir zaman yalnız kalmayacak. Bil ki, böyle biri artık herkese dost olmuş demektir.
Atatürk Ne Demiş? !
3 Mayıs 1944 Nümayişlerinde emniyete alınmıştık. Hamd olsun o zamandan beri emniyet altındayız ya! O zaman, vaktiyle Atatürk'ün yanında hizmet etmiş sivil polislerden biri anlatmıştı: "Bir gün Atatürk yine o meşhur âlemlerinden birini yaşıyor, yaşatıyordu. Salona büyük bir masa kurulmuştu. Ata hem içiyor, hem konuşuyordu. Bir aralık durdu, etrafındakilere: "Söyleyin bakalım, bu millet ben öldükten sonra hakkımda ne diyecek?" Hâzırun sıra ile sorguya çekildi. Kimi münci, kimi dâhi, kimi bu milleti ve bu vatanı yoktan var eden insan demişler. Hatta Allah'a, peygambere kadar yol alan olmuş. Atatürk gülmüş, "hayır, demiş, hayır... Hiçbiriniz bilemediniz. Bakın ne diyecek bu millet benim hakkımda... Bu Adamın etrafını böyle PUŞT PEZEVENK takımı sarmasaydı memlekete daha çok hizmetler yapacaktı." Atatürk'ün bu sözü üzerine etraftan öylesine bir alkış kopmuş ki Ata'nın elindeki kadeh düşmüş!.
Gülünç Hakikatler, Osman Yüksel Serdengeçti SAYFA 20Kitabı okudu
"Ne kadar ilerlediğimi mi soruyorsun?" demiş, "Kendime dost olmaya başladım." Değerli bir ilerleme. O halde hiçbir zaman yalnız kalma­yacak. Bil ki, böyle biri artık herkese dost olmuş demektir.
Reklam
Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor
Şehitler tepesi boş değil, Biri var bekliyor. Ve bir göğüs, nefes almak için; Rüzgar bekliyor. Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye; Yattığı toprak belli, Tuttuğu bayrak belli,
Sayfa 117 - Bilgi Yayınevi
Bir de şey hikâyesi var hani, Iran şahı mı Hint imparatoru mu ne işte, Asya'da bir yerlerde biri sadrazamına demiş ki, "Bana kederli olduğumda sevineceğim, sevinçli olduğum da kederleneceğim bir cümle yaz." Sadrazam da şey yazmış işte: "Bu vakit geçip gidecek." Bu kıssayı ne zaman hatırlasam gerçekliği karşısında dehşete kapılıyorum.
Sayfa 106Kitabı okudu
Türk Efsaneleri
Türk Efsaneleri Kim demiş Türkler denizci bir ulus değil diye! İnsanlığın ikinci atası Nuh Türk olup insanlığı gemisi ile Anadolu'da kurtardı. Son Türk efsanesini canlı ölüler ibreti ile mahşer tufanı efsanesi olarak yaşıyoruz. Yaşananlar yaşandı, yaşanacaklar yaşanacak. Yaşadıklarınıza bir anlam veremiyorsanız, ilmi bir mana ile
...Açlıktan yürüyemez haldeydik, ot toplayarak çiğniyorduk. Bu sırada önümüzden bir tavşan geçmiş, askerlerden biri tüfeğini doğrultarak tetiğe basmış fakat hayvan kaçmıştı. Tavşanı vuramayan asker bu defa da : «— Eyvah uğursuz hayvan karşımıza çıktı vuramadık. Önümüze eşkıya çıkacak bu bitkin halimizle ne yapacağız» diye ağlamaya başlamaz mı! Tabii bütün askerin morali bozulmuştu. Bu olaylar içinde düşüne düşüne ilerliyorduk ki birdenbire karşı sırtlardan on kadar beyaz gömlekler giymiş silahlı dağlılar görünmüş ve kendilerini sipere atmışlardı. Biz de hemen almış, askerlerime komut vermeden ateş etmemelerini söyleyip bir eri de ileri sürerek onlara seslettirmiştim. Onlardan biri de ilerlemiş ve Kürt olduklarını bildirmişti. Her iki taraf dereye inerek burada birleştiğimizde. Askere yardıma gelmiş Kürtler olduklarını anlatmışlardı. Halbuki bunların yağmaya gelmiş Kürt eşkıyalar oldukları aşikârdı. Kendilerine daha ileri gidemeyeceklerini ekmekleri varsa askerlere de bir kısmını vermelerini anlatmıştım. Reisleri olan silahlı «memnuniyetle» demiş ve başı ile işaret etmiş, silahlı dağlılar da bellerine sarmış oldukları çıkınları çözerek sini ekmeklerinden çıkarırlarken, Ağanın hizmetçisi durumunda olduğu anlaşılan bir silahlı da Ağaya mahsus olan yağlı ekmekten bana verdi ve selamlaşarak ayrıldık. Onlar omuzlarında silahları ile giderlerken ben askerime : «— Eee söyleyin bakalım tavşan uğurlumu uğursuz mu...» diye takıldığımda hepsi bir ağızdan bağırdılar : «— Uğurlu, uğurlu bundan sonra severiz...»
Reklam
Hecaton’un sözü
“Ne kadar ilerlediğimi mi soruyorsun?” demiş, “Kendime dost olmaya başladım.” Değerli bir ilerleme. O halde hiçbir zaman yalnız kalmayacak. Bil ki, böyle biri artık herkese dost olmuş demektir.
Sayfa 44 - Jaguar KitapKitabı okuyor
Bi mezerci varmış, bu mezerci ağustosun sıcağında bile kaputnan mezer kazarmış. Adamın biri dayanamamış sormuş: Arkadaş, demiş, nedir bu hal, neden böyle bu yazın sıcağında kaputnan mezer kazarsın? Mezerci yanıt vermiş: Arkadaş, kazarım ki kazarım. Bunca senelik mezerciyim, her gelen ölünün sahibine sordum, neden öldü, soğuk algınlığından dediler. Ben de şimdi soğuk alıp ölmemek için yaz kış kaputnan gezer, çalışırım.
Bilgi Yayınları
Ayçiçeği güneşe âşık olunca gülmekten kırılmış bütün bitkiler. Güneş gökyüzündeki tahtından bir an bile ayrılmaz. Kudretli ve ulaşılmazdır. Sen kim o kim? Vazgeç bu sevdadan demişler hep bir ağızdan. Ayçiçeği sesini çıkarmamış. Sevdalı gözlerini dikmiş güneşe; bakmış bakmış bakmış. Uzun müddet hiçbir şeyin farkına varmayan güneş, nihayet bir gün, ayçiçeğinin bakışlarını hissetmiş üzerinde. Önce geçici bir heves sanmış, ama zamanla yanıldığını anlamış. Ayçiçeği öyle inatçıymış ki, güneş tahtını nereye taşırsa yılmadan usanmadan o yöne çevirmiş başını. Derken bir öğleden sonra, artık bu takipten bıkan güneş sapsarı gazabıyla kavurmuş ayçiçeğini. Daha simsiyah duman tüterken üzerinde, insanlar akın etmişler olay mahalline. Yaşasın! demiş içlerinden biri. Şimdi ne güzel çitleriz bu aşkı. Aynı gece televizyon karşısında acıklı bir aşk filmine gözyaşı dökerken, çitlemişler ayçiçeklerini.
A, diğerleri gibi bildik masalların peşinde değilmiş. Çok ya­lın bir sorunun yanıtını bulabileceği tek bir masal istiyormuş yal­nızca. Kimsenin "Hayır" diyemeyeceği biri olmak mümkün müdür? diye sormuş A. Hayır, demiş Masal Bekçisi. Dünyanın en güzeli bile olsan mı? Evet, dünyanın en güzeli bile olsan, demiş Masal Bekçisi. Kaldı ki, dünyanın en güzeli diye bir şey yoktur. Ama dünyanın en güzeline kim hayır diyebilir? diye ısrar et­miş A. Her zaman biri vardır, demiş Masal Bekçisi. Hayat da bu yüzden hayattır zaten. Bu hesap edilemeyen "hayır"lar yüzünden.
"...Nil-i mübarek, Dicle ve Fırat gibi ırmaklar... hadiste rivayet ediliyor ki: "O üç nehrin herbirine Cennetten birer katre (damla) her vakit damlıyor ve ondan bereketlidirler." Hem bir rivayette denilmiş ki: "Şu üç nehrin menbaları, cennettendir."(1) Hz. Peygamber (s.a.v.), miraç hadisinde şöyle buyurmuştur: "...
Sayfa 327 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.