Bu sabah, sessiz kalmıştı bahçedeki asmalı köşk.
Mor ve yeşil taneli salkımları olan asma suskundu, yapraklarında oluşan dökülmeler için güneşin gölgesine bezenmeliydi…
Kiremit rengi çatının boynundaki sarmaşıklar, Küçük Hanım’ın demli çayına yarenlik yapıyordu.
Aralanmak dahi istemiyordu demir kapı!
Siyah halka bir elin içinde “Küçük Hanım’a çayın var mı ?” diye seslenmiyordu…
Bahçe her zamanki cambaz hareketlerini sergilemiyor ve dutlardaki albenili hava Küçük Hanım’ın dikkatini çekmiyordu.
Cezbedici her şey bugün saklı bir bahçe gibiydi. Çıtı pıtı demlik, bugün tek bir gönlün sohbetinde kalmaya kararlıydı. Buhar imece usulü çıkıyor gibiydi. Zarif bir bardağın içindeki çay, renginden mutlu olmasına rağmen deminin kaygısını çekiyordu. Çaydaki demin kararı, kendine dönüşte zorlanan Küçük Hanım’ındı.
Kamelya! Kambur ağaçların ortasında bahçenin en güzel yerinde durmaktan çok memnundu. Kararlı gözlerini bir sütun gibi dimdik duran bahçe kapısına çevirmiş, güne ortak olacak bir ayak sesini bekliyordu. Derlenmeliydi bugün sohbetler!Kalbin kölesi olan yalnızlıkların dağıtılması gerekiyordu.