Zekâ eserlerinin zenginlik ve kuvvet kaynağı oluşundan itibaren, ilmin her terakkisini, her yeni malûmatı, her yeni fikri halka uzanan yeni bir kudret kaynağı telâkki etmek icabetti. Şiir, hatıralar, hitabet, zekâ oyunları, muhayyilenin ateşi, düşünce derinliği medeniyetin terakkisi davasına yaradılar.
Sayfa 13 - Yenilik Basımevi,İstanbul,1962
_Edebini kaybeden kimse, kötülükten zevk alır. _Düşünmek, ruhun kendi kendine konuşmasıdır. _Adaletli olmak herkese eşit davranmak değildir, herkesin durumuna, konumuna göre davranmaktır. _Arzular ve duygular arabayı çeken iki at, akılsa onları yönlendiren arabacı olmalıdır. _Müziğin insanı götüreceği yer güzellik sevgisidir. _Görünen değişiyor,
Reklam
İhtişamının zirvesindeki Atina'da 40 bin hür vatandaş ve bütün haklardan yoksun 110 bin köle bulunuyordu. Bu köleci oligarşiler, garip bir şekilde "demokrasi" adını taşıyorlardı. Demek ki, bu "demokrasi", babadan oğula geçen "vatandaş" (Perikles, yurttaşlık hakkını baba ve ana yönünden Atinalı olan Atinalılarla sınırlandıran bir kanun çıkartmıştı) imtiyazını kıskançlıkla koruyan bir azınlığın işine yarıyordu. "Demokrasi" oyunu bu "seçkin" zümrenin içinde oynanmaktaydı. Bu oyun da, kamuoyunun sözle yönlendirilmesi iktidarın yolunu açan anahtardı. Bu yönlendirmede profesyonellerin rolünün önemi de âşikârdı. Bunlara "sofistler" deniyordu. İkna edici söz söyleme sanatının mucidi olan sofistler, siyasî nutuklar söyleyecek olan hatiplere hitabet dersleri vererek hayatlarını kazanıyorlardı. | Roger Garaudy, İnsanlığın Medeniyet Destanı (Çeviren: Cemal Aydın), Timaş Yayınları, 16. Baskı: Aralık 2019, İstanbul, s. 61.
Sayfa 61 - Timaş Yayınları, 16. Baskı: Aralık 2019, İstanbulKitabı okudu
'Demokrasi' oyunu
Bu köleci oligarşiler, garip bir şekilde "demokrasi" adını taşıyorlardı. Demek ki, bu "demokrasi", babadan oğula geçen "vatandaş" (Perikles, yurttaşlık hakkını baba ve ana yönünden Atinalı olan Atinalılarla sınırlandıran bir kanun çıkartmıştı) imtiyazını kıskançlıkla koruyan bir azınlığın işine yarıyordu. "Demokrasi" oyunu bu "seçkin" zümrenin içinde oynanmaktaydı. Bu oyunda, kamuoyunun sözle yönlendirilmesi iktidarın yolunu açan anahtardı. Bu yönlendirmede profesyonellerin rolünün önemi de âşikârdı. Bunlara "sofistler" deniyordu. İkna edici söz söyleme sanatının mucidi olan sofistler, siyasî nutuklar söyleyecek olan hatiplere hitabet dersleri vererek hayatlarını kazanıyorlardı. İşte bu durumdaki Grek siteleri, "Batı kültürü”nün hazırlandığı pota vazifesini gördüler.
Paris Komünü’nün en dikkate değer özelliklerinden biri, kadınların oynadığı önemli roldü. Devrim dalgası onları silahlı gruplarla birlikte sokaktan politikaya sürüklemiş, onlar kulüplerin başına geçmişler, toplantılarda konuşmalar yapmışlar, edebiyat ve hitabet konusundaki yetenekleriyle tarih ve felsefe alanındaki derin bilgileriyle parlamışlardı. Devrim hareketinin kadın katılımcıları derhal demokrasi sloganlarından doğal çıkarımlar yapmışlardı: “Politik eşitlik, kadınlar için politik haklar demektir. Bu ilke erkekler tarafından da kabul edilmelidir.”
Sayfa 268 - Evrensel Basım Yayın
Hitabet sanatı ve Erdoğan
''Aslında bu 'hitabet' sanatı demokrasi açısından hiç de olumlu bir nitelik olarak sayılmamalı. İlk ve klasik örnekleri ta eski Yunan'da ortaya çıkan bu sanat orada da makbul sayılmıyordu. Aristo, sofizm okulunun temsil ettiği bu sanatı demokrasiyi demagojiye dönüştüren bir araç olarak eleştirmiştir. İslam ve Osmanlı kültüründe de Sofistler, 'safsata erbabı' olarak horlanıyordu. Burada Platon'un diyaloglarından (Phaedrus) bir cümle nakletmek istiyorum: 'Hatiplik iddiasında olanlar için zorunlu olan şey, gerçekten doğru olan şeyleri incelemek değil, sıradan insanlara, bir hükme varmak isteyen kimselere doğru görünen şeyleri incelemektir; dahası, gerçek değeri, gerçek güzelliği olan şeyleri değil, böyle görünen şeyleri incelemektir. İnandırmanın yolu, gerçeklerde değil, buradadır.' İşte bence bugün Türkiye'de tam da bu durumla karşı karşıyayız. Banka müdürleri, bakan çocukları evlerinde milyonlarca dolarlarla, eurolarla, para sayma makineleriyle yakalanıyor; fakat o da ne? Erdoğan TV ekranlarında boy gösteriyor; esip üfürüyor; 'Siz hiçbir şey görmediniz!' diyor; 'Komplo!' diyor, 'Darbe!' diyor, 'Pensilvanya!' diyor ve milyonlarca insan da onu şapkadan tavşan çıkaran bir sihirbaz gibi alkışlıyor. İşte Erdoğan'ın 'hitabet sanatı' bu! İster 'büyüklenme!' deyin, ister 'akıl tutulması!', sonuç ortada.
Sayfa 174Kitabı okudu
Reklam