Geçici çözümler ülkesi
Uygarca konuşma ve tartışma becerisinin geliştirilmemiş olduğu toplumda, bir sorunu çözmek amacıyla başlatılan etkileşim, kısa sürede sürtüşme ve çatışmaya dönüşür. Böylece, varolanı çözmek şöyle dursun, soruna yenileri eklenir; dünyanın birçok ülkesinde görülen kanlı çatışmaların kökeninde, bilinçsiz koşullar altında yaratılan sosyal ortamdaki iletişim düzensizliği yatar.        Toplumsal sorunların demokratik çözümü için karşılıklı, iki yönlü iletişim gereklidir. Böyle bir iletişim gerçekleştirilmediği sürece, sorunların çözümününe ulaşılamaz. Gücü o anda elinde bulunduran otorite emir vererek, toplumsal soruna bir çözüm getireceğine inanabilir. Ancak iletişim kurmadan ortaya atılan ve zorla kabul ettirilen bu tür --çözüm-- biçimlerinin ömrü, emri veren iktidarın ömrü kadar olur; iktidar değişince, yeni otorite eski emri ortadan kaldırır ve çoğu kere, öncekine taban tabana zıt, yeni emirler verir. Zamanla sürtüşmeler çoğalır, bu tür keyfi emirler daha derin toplumsal buhranlara yol açar. Türk eğitim, ekonomi ve yönetim tarihi, bu tür keyfi -emir- örnekleriyle doludur.
Peki,mesleki eğitimin,klasik öğretimin yapamayacağı şekilde zekâyi geliştirmesi nasıl mümkündür?Taine,bunu oldukça başarılı bir şekilde göstermiştir. Düşünceler yalnızca tabii ve alışılagelmiş çevrelerinde meydana gelirler Filizlenmelerini sağlayan, genç bir adamın her gün atölyede, maden ocağında, mahkemede, yazıhanede, şantiyede, hastanede;
Sayfa 79 - Karbon KitaplarKitabı okudu
Reklam
Hayır işleri gibi eğitim de günümüz halklarının çoğunda ulusal bir meseleye dönüştü. Anne çocuğu elleriyle devlete teslim ediyor ya da devlet onu annenin kollarından alıp kendi memurlarına emanet ediyor. Her nesle duygular ilham etme ve fikirler aşılama görevi devletin memurunda. Diğer tüm alanlarda olduğu gibi eğitime de tek tiplik hâkim. Özgürlük gibi, farklılıklar da günden güne yok oluyor.
Sayfa 28 - Can YayınlarıKitabı okudu
YÜKSEL HOŞ
4 mevsimin yıkıldığı cennet, Yugoslavya hakkında bilmediklerimiz Dr. Yüksel Hoş  Salı 28 Haziran 2022 Hep söyleriz; aynı anda 4 mevsimin görüldüğü ülkeyiz diye. Aslında bir ülke daha vardı böyle. Adı Yugoslavya'ydı. Batısında Alplerden, güneyinde Akdeniz kıyılarına, kuzeyde Orta Avrupa ile Tuna Nehri'ne, oradan da Türkiye sınırına
·
Not rated
Klişelerin Hegemonik Hakimiyeti
Diktatörlük ifadesini genellikle siyasi tartışmalarda duyarız. Bir çok kişinin de hoşlanmadığı bir kelimedir bu. Siyasi rakipler genelikle birbirleriyle hararetli tartışmalar yaparken "zorba, istişareye kapalı, emredici, anti-demokratik, astlarına karşı merhametsiz, otoritesiyle herkesi zorla itaat altına alan, her şeyi kontrol eden"
Klişelerin Diktatörlüğü
Klişelerin DiktatörlüğüAnton C. Zijderveld · Açılım Kitap · 201018 okunma
Siyasal teşkilatlanmanın liderleri Tarih boyunca ortaya çıkan her siyasi hareketin oluşumu, gelişmesi ve nitelikleri, büyük ölçüde, onu şekillendiren ve yönlendiren liderlere bağımlı olmuştur. Türkistanlı aydınların dış dünyada sürdürdükleri millî mücadelede de bu genel kural geçerliydi. Hariçteki Türkistan Mücadelesi'nin, nitelikli kadrolar
Reklam
Orta Asya Milli Avami ihtilâl Cemiyetlerinin İttifakı 1920'li yıllara gelindiğinde, Bolşevizm'i benimsememiş Türkistanlı aydınlar, Türkistan'ın geleceği ile ilgili konularda etkili olabilmek ve devam eden milli mücadeleyi yönlendirebilmek için siyasi bir teşkilat kurmak gerektiğine karar vermişlerdi. Fakat ne yapılacağı ve nasıl
Bolşeviklerin milliyetler politikası Türkistan ve Volga boylarında kurulan otonomilerin hemen hepsi 1917 yılı Bolşevik İhtilâli sonrasında ortaya çıkmıştır. Aslında bu otonomilerin tarihi, büyük ölçüde, sosyalizm, İslam ve milliyetçilik üçgeni içerisindeki gelişmeler tarafından şekillendirilmiştir. Türkistanlı yerel yöneticiler ile Bolşevizm
Platon'un devlet idealine en sert eleştirilerden biri, Yahudi bir aileden doğan ve Avusturya'nın Nazilerce Reich'a ilhakından sonra yurtdışına sığınmak zorunda kalan Kari Popper'den^ gelmiştir. Die offene Gesellschaft und ihre Feinde (Açık Toplum ve Düşmanları, 1945) kitabında Popper, "Platon'un Büyüsü" başlıklı ilk bölümde Platon'a genel bir taarruz yöneltmiştir. Popper'e göre Platon, kendi hayat deneyimi içinde temellenmiş, demokratik hakların ve zihinsel, düşünsel özgürlüğün kötüye kullanılacağı korku ve endişesiyle, büyük ölçüde Sparta örneğine dayalı, herkesin doğumuyla hayatının sonuna kadar belirlenmiş devlet ve toplum içindeki yerine sonsuza kadar bağlandığı kudretli bir devlet talep eder; kimin çocuk doğurup yetiştireceğini bile belirleyen bir devlettir bu. Bu devlette her şey "lider ve yönlendirme" ilkesine göre organize edilmiştir. Askeri disiplin her alana nüfuz eder. Dinsizler izlenip yok edilmeli, sanat, müzik ve eğitim, katı bir denetim ve sansür altında tutulmalıdır. Platon, kendi ideal devletinde, Homeros'un eserleri gibi, kendi halkının en güzel ve harika eserlerini bile, bir eğitim aracı olarak kullanmaya yanaşmaz. Platon'un büyüklüğünü ve önemini inkâr etmesi düşünülemez olan Popper, gene de Platon'un, günümüzde o büyük barbarlık örneğini vermiş, tek liderli totaliter devletin zihinsel babası olup olmadığını sorar.
1,000 öğeden 811 ile 820 arasındakiler gösteriliyor.