Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

DB

DB
@denizbol
%15 (60/376)
Arızanın Merkezine Seyahat
Arızanın Merkezine SeyahatSona Ertekin
7.6/10 · 15 okunma
Reklam
DB

DB

, bir kitabı yarım bıraktı
%62 (296/475)
Aklından Bir Sayı Tut
Aklından Bir Sayı TutJohn Verdon
8.5/10 · 41,1bin okunma
DB

DB

, bir kitabı okumayı düşünüyor
Kovboy Kızlar da Hüzünlenir
Kovboy Kızlar da HüzünlenirTom Robbins
7.6/10 · 126 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
126 syf.
6/10 puan verdi
·
112 günde okudu
Kasiyer
KasiyerSayaka Murata
7.2/10 · 2.383 okunma
135 syf.
10/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
“...Onu, vedalar üzerinde bu kadar düşündüren de buydu: Yaptıkları pazarlığın, tadının damağında kalması... Uğurladığı müşterisinin ardından bakarken, en güzel ve en zor vedaların, damaklarda kalan tatlarla yapılan vedalar olduğunu biliyordu yaşlı adam.” Gerçekten de tadı damağımda kalan bir kitap oldu benim için... Okuması çok zevkliydi. İnsana bir sürü şey katabilecek bir kitaptı ve özellikle benim gibi genç yaştaki biri için ışık niteliğindeydi. İstediğimiz şeylerin aslında hayattan alabileceğimiz en iyi şey olmadığını anlatan, aslında her şeyin bizde başlayıp bizde bittiğini çok iyi açıklayan bir öykü kitabıydı bence. Dopdolu bir kitaptı gerçekten... Adaletten tutun şöhrete, aşktan büyüme isteğine kadar bir sürü şeyden bahsedilmişti. İnsanın gözünü açan ve farkındalık yaratan masal tadında bir kitaptı. :’) Sıkılmadan tekrar dönüp okuyabileceğim tarzda bir kitap olduğu için de tam başucuna koyulmalık bir kitap olduğunu düşünüyorum. Çok hoşuma gitti, ne diyebilirim ki? Ayrıca yazarın 2011 yılında Büyü Dükkanı’nda İki Çınar diye bir kitap çıkarttığını gördüm. Onu da alıp okumayı çok isterim. (Aslında bütün kitaplarını okumayı istiyorum desem yalan olmaz.)
Büyü Dükkanı
Büyü DükkanıYeşim Türköz · Epsilon Yayınları · 20233,155 okunma
Reklam
135 syf.
10/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
Büyü Dükkanı
Büyü DükkanıYeşim Türköz
8.3/10 · 3.155 okunma
Bir gün kağıda bir çift göz çizerek, onların kendi gözleri olduğunu varsaydı ve onlara neden farklı bir dil konuştuklarını sordu. Sonra onların yerine geçerek bu soruya yanıt vermeye çalıştı. Bu hayali diyalog, sanki gerçek bir konuşma gibi, onu içine aldı. Gözlerinin rolüne girmekten çok hoşlandı. Konuşma ilerledikçe, gözler yapabilecekleri hiçbir şey olmadığını, yüreğin emirlerine göre hareket etmek zorunda olduklarını ve eğer bu durumu değiştirmek istiyorsa, yürekle konuşması gerektiğini söylediler. Bu kez aynı oyunu yürekle oynamaya başladı satıcı. Ona, niçin böyle davrandığını sordu. Yüreğin bu soruya verdiği karşılık, “Beni de aklını dinlediğin kadar sık dinleseydin, o zaman sesimi duyurmak için farklı bir dil kullanmak zorunda kalmazdım” olmuştu.
Sayfa 130Kitabı okudu
“Siz gülleri koklamak uğruna yerdeki papatyaları eziyorsunuz. Ama ezdiğinize de değmiyor, çünkü gülün kokusunu içinize çekmiyorsunuz.”
Sayfa 120Kitabı okudu
“Ben adalet istiyorum. Bana iftira atarak ailemle aramı açanlar cezalandırılmalı. Aksi takdirde, bu dünyanın adaletsiz olduğuna inanmaya başlayacağım. Bu yüzden sizden adalet istemeye geldim” diyordu. Ona göre adalet, kendisine iftira atanların da benzer bir iftiraya uğramalarıydı. Buna adalet değil, ancak intikam denilebilirdi.
Sayfa 113Kitabı okudu
Geçmiş ve geleceği birbirinden ayıran tek çizgi, içinde bulunduğumuz andı ve biz, çizginin kendisinden çok, onun birbirinden ayırdıklarıyla ilgileniyorduk. Belki de hep o çizginin üzerinde durduğumuz için, o bizden bir parça oluyordu. Oysa geçmiş, uğurladığımız bir misafir, gelecek ise henüz tanımadığımız bir yabancıya benziyordu. İkisi de bizden değildi. Bizden olmayanlar ise bizim dikkatimizi her zaman daha fazla çekmişlerdi.
Sayfa 112Kitabı okudu
Reklam
“Şöhret olmak isteyen ya da kendileri için önemli olan başka şeyler isteyen herkes size gelmediğine göre, bunların karşılığında ödeyecekleri bedelin ölçüsünü kim belirliyor?” “Tabii ki kendileri... Size bir sır vereyim mi? Büyü Dükkanı’nda da bedeli müşteriler belirler. Tıpkı az önce olduğu gibi... Ama çoğunlukla bunun farkında değildirler.”
Sayfa 110Kitabı okudu
Durdu, arkasını dönerek sırtını ağaca dayadı ve ayaklarının, toprağın üzerinde bıraktığı izlere baktı. Bunlar şu anda, yalnızca kendisinin görebildiği ve kısa süre içinde doğanın yok edeceği izlerdi. Acaba geride bıraktığı yaşam, onun şu anda göremediği, ancak hemen yok olmayacak izler de barındırıyor muydu? İz bırakanlar, kendileri yaşamasa da yaşatılıyordu. Bazı izler dış dünyada bırakılıyordu, bazıları ise iç dünyalarda... İnsanlık, dış dünyada bırakılanlar kadar, iç dünyalarda bırakılan izleri de taşımayı becermişti bugüne dek. Gülümsedi yaşlı adam. Kendi iç dünyasında iz bırakan, tanıdığı ve tanımadığı herkese minnettarlık duydu.
Masanın üzerindeki kahvaltılıklara şöyle bir baktı. Her birinin lezzeti bir diğerinden çok farklı olmasına rağmen, ne büyük bir uyumla birbirlerini tamamlıyorlardı. Belki de mutluluğun sırrı, birbirinden çok farklı lezzetlerin bir araya gelerek ortaya çıkardığı armoninin inceliğinde gizliydi.
“...Ama daima yaptığım gibi, burada da karşıma çıkan ilk dalgadan korkarak, gördüğüm en yakın limana sığındım ve açık denizlerden vazgeçtim. Oysa gerçek yaşamda kıyıdan seyrederken, rüyalarımda hep açık denizde yol alıyordum. Hayret! İnsan bazen bir yeniliği denerken bile, eski alışkanlıklarını tekrar ediyor. Tıpkı bir kumarbazın, kumarı bırakacağını kanıtlamak için bahis oynaması gibi...”
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.