Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Deniz Can Çakıroğlu

Deniz Can Çakıroğlu
@denizcancakiroglu
Pilot
Ankara
30 Ocak
52 okur puanı
Haziran 2023 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
Louisa'nın yatağına ilk girişinin anısını şöyle yazar Proust: İki dudak bir öpüşmeyle birleşti, İki yürek artık iki değil... (...)
Reklam
625 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Türk İnkilabı Tarihi
Türk İnkilabı TarihiYusuf Hikmet Bayur
0/10 · 8 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bak, öpüyor dağlar yüce göğü Ve öpüyor ay ışığı denizi: Neye yarar bütün bu öpüşler Sen beni öpmedikçe Shelley, Aşk'ın felsefesi
Reklam
" Dudaklarımız ve soluklarımız birbirine karıştı, ve ruhum senin göğsüne kaynaştı"
Sayfa 125Kitabı okudu
Karın annen gibi olur, sen de onun babası gibi olursun."
Bir ağacın gölgesinde oturup yeni evli bir çiftin neşeyle birbirlerini kovalamalarını izleyen bir genç adam, oradaki insanbilimci gibi, çifin birbirine çok aşık olduğuna ikna oldu, ama 'şimdilik" diye de ekledi. Sokrates için olduğu gibi, onun için de Aşık olmak ateșe atlamaktı; *ama bu arzu edilen bir tutku ateşiydi* "Bir süre sonra," dedi, "ateș söner ve öyle kalır. Bak, evlendikten sonra kulübenin önünde birlikte oturursunuz, yemek pişirip birbirinize verirsiniz tıpkı ana babanızın evinde yaptığınız gibi. Karın annen gibi olur, sen de onun babası gibi olursun."
Yillarca, Japonların öpüşmediği sanıldı ama bu yanlıştı. Hatta, Japonların çoğu öpüşmenin Avrupalılar tarafından öğretildiğini sanırlar. Bu doğru değil. Ortaçağ'dan kalma bir elyazması metin, Japon erkeklerini uyarıyor ve kadının orgazma ulaștiğı sırada șiddetli öpülmemesi gerektiğini, çünkü coşkunun doruğundaki kadının yanlışlıkla sevgilisinin dilinden bir parça koparabileceğini yazıyor. Öpüşme, cinsel birlesmeye giden yolda bir lezzet istasyonu olarak görüldüğü için bugün Japonya'da bir rahatlık ya da toplumsal öpüşme yok. Öpüşme, sokakta yapılabilen bir sey değil.
Bir zamanlar, ağız ağıza öpüşmeyle iki aşığın ruhlarının da karıștığına, nefes değiş tokuşunun erotik olmasının yanı sıra ruhsal da olduğu düşünülürdü. Gerçekte âşıkların karıştırdıkları șey duyumsal izlenimleri, tükürük ve sebumdur.
Öpüşmek dişlerimize de iyi gelir. Öpüşme beklentisiyle ağızdaki tükürük antar ve dişler plakları dağıtan bir banyo yapmiş olur. Öpüşürken ya da öpüşmeyi düşünürken, tıpkı açken güzel bir yemeği düşündüğünüz zamanlardaki gibi ağzımız sulanır. Bu tükürük banyosu dişlerin çürümesini önleyen, önemli bir etkendir. Çiklet ya da meyve çekirdeği de gerektiğinde tükürüğün artmasını sağlar ama günde bir öpüşme sizi dişçiden kurtarır.
Reklam
Kültürümüzün en yaygın cinsel davranışı art arda tekeşlilik olduğu için bebeğin bağlılığına koşut ya da onun bir türevi olarak insan, bir ilişki ya da evlilik süresince erotik öpüşmeyi belirli bir kişiyle yaşar. Bowlby'ye söyle bir eklemede bulunulabilir: Çoğu yetişkinin tutkulu öpüşmesi monotropiktir. Ve büyük bir olasılıkla, aynı nedenden ötürü beslemek ve bağlılığı sürdürmek de böyledir
Bebeklerin, süt gereksiniminden ayrı olarak belli ölçüde emme gereksinimleri vardır. Gençlerle yetişkinler aynı ölçüde öpüşmeye gereksinim duyar mı? Ve öpüşemezsek, bu gereksinimi başka ağız hareketleriyle mi karşılıyoruz? Çok mu konuşuyoruz? Çok mu yi-yoruz? Sigara mı içiyoruz? 19. yüzyılın sonlarında yetimevlerinde büyüyen çocukların çoğu yaşama sevinçlerini yitirip çocuk ma-rasmusu denilen, sözlük anlamıyla "eriyip bitme" hastalığından öldüler. İstedikleri zaman değil, belirli zamanlarda besleniyorlardı ve neredeyse hiç öpülmüyorlar, kimse onları kucaklayıp bağrına basmiyordu. 20. yüzyılda yapılmış ve ruhbilim kitaplarına da gir-miş gaddarca bir. deneyde, günde üç kez kucaklanan prematüre be-beklerin güçlendiği, dokunmadan ve dokunmanın ilettiği duygusal mesajlardan yoksun bırakılan bebeklerin iki katı kilo aldığı gözlemlendi.
Bebek, ağzının derinliklerine sokulmuş meme ucuyla çevresindeki bölgeyi kavrar, ağzının tavanıyla dili arasında tutar ve ritmik olarak emer. (Bu baskı sütün meme ucundan akmasını sağlar.) Aynı emme cylemi ağız ağıza, dil dile derin öpüşmede de gerçekleşir. Bașparmağınızı emin, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Ama en iyisi, bunu sevgili bir arkadaşınızla deneyin. Meme emen bebek meme ucunu geriye doğru alır ve dişetleriyle çiğner, böylece sütü ağzına iter. Biberondan beslenen bebekse, Öönceliğin emme eyleminde olduğu, biraz farklı bir yöntem kullanır. Öpüşme biçiminiz memeyle mi, yoksa biberonla mi beslendiğinizi ele verir.