Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Eckhart'ın Mesajı Şudur...
'' & İnsanlığın sorunu derin bir biçimde zihinden kaynaklanır. Ya da daha doğrusu, bizim zihinle yanlış özdeşleşmemizden. & ''
Sayfa 18 - @akasayayinlariKitabı okuyacak
'Aşk bazen beklemez, insanın içini bir ateş sarar, bütün varlığını ürpertir; öyle derin bir sevinç ve keder verir ki...'
Reklam
"Ne yazdığım kadar derin Ne yazamadığım kadar sığım"
Sayfa 15 - Pikap YayınlarıKitabı okuyor
Yaşanan onca şeyin telaşından acılarını bir kenara atabiliyordu insan. Bir kenara atıyor ve aklına geldiğinde yüreğinde büyük bir çarpıntıya sebep oluyordu. Kaybedilenlerin kalplerdeki yerleri asla değişmiyor, sadece acılar yaralara dönüşüyor ve kabuk bağlıyordu. Biz insanlar da hatıralarımız gözlerimizde canlandığında, bazen o yaralarımızı kaşıyor ve kanatıyoruz. O an bizi rahatlatsa da izi kalıyor, kaşıdıkça daha derin izler bırakıyordu bizlerde. Araçlardaki sessizliğin sebebi de izi kalacak olan hatıralarım sessiz çığılıydı. Herkes içinde çığılık çığlığaydı. Büyük bir çığlıktan sonrası her zaman derin bir sessizlikti.
Evde oturmaktan sıkıldığında, Ferah konağının kapısından dışarı atar kendini, Ama hemen ardından geri döner, çünkü dışarısı daha iyi değildir. Evini yangının azgın alevlerinden kurtarmaya gidiyormuş gibi, At sürer arazisinde dörtnala; Ama eşikten adımını atar atmaz esnemeye başlar yine, En derin uykulara dalar, kendini unutmak için, Ya da şehre yollanır, eğlenmek için.
Araba keyfişi
Arabayı çalıştıracakmış gibi geri çekildi, hemen sonra tekrar ileri atılarak dudaklarımı ateşli, ıslak, yırtıcı bir öpücükle hapsetti. Ağzı benimkini tüketiyordu, dilinin vuruşları derin ve hızlıydı. Ben de tıpkı onun gibi doyumsuzdum. Elim saçlarının arasına kaydı, onu saç köklerinden tutarken çılgınca tadına bakıyordum. Eliyle göğsümü kavrayarak yukarı kaldırırken başparmağı ve işaretparmağı sızlayan göğüs ucumu kuşatıyor ve ritmik bir şekilde çekiyordu. İnledim, uyarılmış ve açtım.
Reklam
İnsanın en derin yalnızlığa sığınması ve etrafı dünyevi şeylerle sarılı olsa da düşünceye dayalı bir yaşam sürmesi olası birer durumdur.
Sayfa 125Kitabı okudu
İnsanın içinde bazen bir şeyler çöker.
İnsanın içinde bazen bir şeyler çöker. Umut kırıcı bir kesinliğin yüreğe sızması, bazı durumlarda, kişinin kendisine karşılık gelen belli derin unsurları zedelemeden ve parçalamadan gerçekleşmez. Keder bu noktaya ulaşınca, bilincin her gücü kendini kurtarma telaşına düşer.
Sayfa 496 - Cilt-2
……… aralarındaki sessizlik onu, düşler kurarak içlerinde kaybolduğu garip ve derin düşüncelere sürüklemişti. Ruhunda hafiften gizli bir aşk duygusu uyanmıştı, fakat erkeği değil de, çevrelerinde bulunan diğer bütün canlıları, rüzgarda hafifçe salınan başakları, bereketli ürünün iş ve mutluluk bahşettiği insanları düşünüyordu, gökyüzünde birbirini kovalayan kırlangıçları düşünüyordu, aşağıda uzaklarda, gri bir buğu kubbesinin altından bakan şehri düşünüyordu, sonra yumuşacık akan güneş ışığının içine ilk kez koşan neşeli bir çocuk gibi, içinde yine ilkbaharın her şeyi kucaklayan gücünü hissetti.
Reklam
Canın çok yandığı, kalbin çok kırıldığı zaman da şöyle diyeceksin: ‘Ben çok derin hissettiğim için canım bu kadar acıyor. Aslında bu acı o kadar büyük değil.’ Sonra ne zaman fark edeceksin, kırgınlığın hafifliyor, yüreğindeki yara deşilir olmaktan çıkıyor, o zaman. ‘Ne kadar hain olursan ol, sana pabuç bırakmayacağım, beni bezdiremezsin, hayatıma devam edeceğim’ diyeceksin.
Sayfa 137 - Doğan Kitap
Ama korku hissi aniden sırtına bir şaplak gibi iniverdi. Korku! Ne kadar derin, ne kadar anlamlı bir sözcük!
Nedir, nedir şimdi bendeki bu derin ve karşı koyulmaz beklenti, her yerimi saran bu sabırsız istek neden şimdi?
İslam ananelerinden hangilerinin doğrudan doğruya İslamiyet'e hangilerinin Arap, Fars yahut Türk'e ait olduğunu göstermek derin tetkiklere muhtaçtır.
8 Kasım Perşembe .. : Heyecanın ve kargaşanın doruğa vardığı kentin üstünde güneş doğdu, bütün halk fırtınanın uzun, derin soluklanyla soluyor. İlk bakışta her şey durgun görünüyordu; yüz binlerce insan alıştığı saatte yatıp kalk­ mış, sabahın erken saatlerinde herkes işine gitmişti. Petrog­ rad'da tramvaylar işliyordu, dükkanlar ve tokantalar açıktı, tiyatrolar dolup taşıyordu, her yerde bir resim sergisinin afısi asılıydı... Günlük yaşamın kannaşık ritmi -savaş za­ manlannda bile hareketliydi yaşam- değişmemişti, her şey eskisi gibiydi. Toplumsal düzenek kadar, canlılık bakımın­ dan insanı şaşırtan bir şey yoktur. Toplum en büyük fela­ ketlerden birine uğrasa bile, dayanır, beslenmekten, giyin­ mekten, eğlenmekten geri kalmaz.
Sayfa 270 - Pencere Yayınları Mayıs 2012Kitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.