Çok çok eskiden bizim köyde hanımefendiler, atın üzerin de gelin gidermiş imiş. Tabiykine o zaman araba olmadığı için; Zamanın Mercedes'i at Bmw'si eşek Katırı ise Volkswagen imiş. E öyle tabiykine. Eskiler: "Gelin ata binmiş, ya nasip" derler imiş. Çaktırmayın ama bu sözde kronolojik bir hata yok mu? Yau bu kadın zaten gelin olmuş, nasibini aramak ne yaa?? Rica ederim özlü sözler söylerken, element uydurmayalım 😁 Neyse biz şu paylaşımdaki at'a gelelim: Yalnız bizim hanımefendi at, gördüğünüz gibi hem utangaç hem çok mutaasıp. O bile namahrem'den sakınıyor yelelerini :) (Dayı, eğer bu resim yengenin fikri ise, rica ederim onu da atla birlikte okyanusa sür😅)
İbn Hâni der ki: Ebû Abdillâh’ı [İmâm Ahmed b. Hanbel] şöyle derken işittim: *“Abdestte mazmaza [ağza su verme] ve istinşakı [burna su verme] terk eden namazı iâde eder. Allah azze ve celle buyurdu ki: “Yüzlerinizi yıkayın.” [Mâide, 6] Ağız ve burun yüzden değil mi?”* _*Mesâil*_ (23) * * * Abdestte mazmaza ve istinşak yapmanın hükmü ilim ehli arasında ihtilâflıdır. *_Birinci Görüş:_* Mazmaza ve istinşak yüzü yıkama farzına dâhildir. Bunları yapmayan yüzü yıkamış olmaz. Dolayısıyla mazmaza ve istinşak farzdır. Bu, Ahmed, Atâ, İbnu’l-Mubârek ve İshak’ın mezhebidir. *_İkinci Görüş:_* İstinşâk vâcibtir, mazmaza değildir. Bu görüş de Ahmed’den nakledilmiştir. *_Üçüncü Görüş:_* Mazmaza ve istinşâk farz değil, mustehabtır. Bu görüş ilim ehlinin çoğunluğunun görüşüdür. Derler ki: Yüzü yıkamada farz olan yüzün zâhirini yıkamaktır. Ağzın, burnun, gözlerin de dışını yıkamak sadece farzdır. Ağzın ve burnun içini yıkamak farz değil mustehabtır. Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in abdestini nakleden bütün delîller, onun ağza ve burna su vermeyi hiç terk etmediğini göstermektedir. Farz olduğunu söyleyen böyle yüce imâmlar da olduğu için ihtiyatlı olmak, mazmaza ve istinşâkı terk etmekte gevşek davranmamak en doğru olandır.
Reklam
Görmek istediğini, duymak istediğini, hissetmek istediğini kabul edersin. Gözünün önünde apaçık görünse de her şey sen hep bir şüphe ile acaba dersin. Sana gelen senin olan senin için sunulan her şeyi elinin tersiyle iter . Başta kendine sonra sen için uğraşana haksızlık edersin. Tabuları yıkamazsın seni bir kalıba koymuşlardır. Ağzınla kuş tutsan da nankörlük görürsün. Ne kendin için ne de bir başkası için bu kadar mücadele etmemişsindir. Ancak oturdukları yerden bunları görmeyip önemsemeyip ama sen şöylesin derler. Varsın desinler . Bu dünyada gecikse de adalet, bilinmek istenmese de gerçekler. Ben adaletimi bu dünyada beklemiyorum, elbet neyin ne olduğu öğrenilecek.
- İnsan parça parça ölür ve artık ölecek bir parçası kalmadığında ona ‘öldü’ derler.. (Alıntı)
Batılı güçler bir ülkeyi işgal ederken orayı "özgürleştiriyoruz" derler. Kadını metalaştırırken "kadının zincirlerini kırıyoruz" derler. Allah'a itaa­ti hor görürken, gazoz reklamında "susuzluğu­na itaat et" derler. Lâfa değil işe, söyleme değil eyleme bakmak gerek. Savaş Barkçin
Karnının doymayacağı yerde açlığını belli etme derler, ne güzel söz. Her insana dert açılmaz, her insanla dertleşilmez.
Reklam
E.
icimdekimumisigi.blogspot.com/2024/05/siluet-... aylar sonra yeniden... uzun aralar insanı korkutur. yeniden yaklaşmak zor gelir ama bir o kadar da çekilirsin karşı koyulamaz bir gücün etkisiyle. ben ve kalemim. sahiplenmek o kadar güzel ki, umarım o da beni böylesine sahiplenir ve hiçbir zaman parmaklarımın arasındaki yerini terk etmez. bu gece satırlara dökülen ise... "Silüet ve Beyaz Karanfil Bahçesi" hani derler ya edebiyat incelik işidir. çoğunlukla bu sözün acısıyla kavruluyorum. çünkü senin her kelimesini başka bir anlamla taçlandırdığın sözcükler; anlaşılamadan, hissedilemeden akıp gidiyor her bir satırda... senin ise saatlerin... umarım, bu sefer anlaşılır kalemim. ben bu umudu hiç yitirmeyeceğim. keyifli okumalar... 22.05.2024, Çarşamba 03.20
Sabah uyanınca günaydın de kendine derler; iyi geceler, iyi uykular da dilemeli.
Sevdam,geceleri peşi sıra, Gecem bari sen bırakma! Geçer derler,kalmaz yarına Geçmez derim,kalır senin gibilerin yanına
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.