Beşinci sınıftayken sınıf öğretmenim Fahamet Hanım, bir derste Ankara Meydan Savaşı'nda Bayezid'in daha önce geldiğini fakat erkekliğe sığmaz düşüncesiyle Timur'a saldırmadığını anlattı. Ben de "Hocam öyle bir şey yok, daha önce gelen Timur'dur," dedim. "Sen sus, o öyle değil," dedi.
Bizim evde Şerafeddin Ali Yezdînin Zafernâme kitabının eski Türkçe bas kısı vardı. Eve gelince ona baktım ve kendi bilgimi teyit ettim. Ertesi gün de okula götürdüm ama ben nereden bileyim hocamın kitabı okuyamayacağını...
Ben okuyabildiğim için herkes okuyabilir sanıyordum. Fahamet Hanım, okuyamayınca kitabı alıp attı. Ben de "Cahil karı!" dedim, o zaman da beni sınıftan attı. Arkamdan da çantamı attırmış. Okul müdürü ertesi gün annemi ve babamı çağırıp "Celâl'i okuldan alın, bundan sonrası tatsız olur," demiş.
Bu kitaplar, bana bilgili bir insanın her şeyi yapabileceğini öğretti. Yeter ki bilgili olalım diye düşündüm. Karakterlerin hepsinin muazzam bir tabiat bilgisi vardı ve her birine hayran oldum.
Hepsi insanın nasıl bir tabiat içinde yaşadığını keşfetmesine olanak sağlayan muhteşem kitaplardır. Yine söyledim kendi kendime: "Ulan böyle bir adam olmak var be! Gittiği her yerde şöyle bir etrafa baktığında ne var ne yok anlamalı insan." İşte bu kitaplar benim ilham kaynağım oldu.