Bugüne dek en doğru ve kesin olarak kabul etmiş olduğum her şey ya hislerimden ya da hislerim aracılığıyla elde edilmiş olanlardır. Fakat zaman zaman hislerin de aldatıcı olduğunu fark ettim ve bizi bir kez aldatan bir şeye bir daha asla tamamıyla güvenmemek ihtiyatlı bir davranıştır.
Kendimi o kadar çok hata ve şüpheyle baş başa, o derece utanmış hissediyordum ki kendimi kont- rol etmeye çalışmanın, kendi cehaletimin giderek daha çok farkına varmak dışında, hiçbir faydası yokmuş gibi geliyordu.
İyi kitaplar okumak, bu kitapların yazarları olan geçmiş yüzyıllardaki en bilge insanlarla sohbet etmek gibidir. Bizimle yalnızca en iyi fikirlerini paylaştıkları, dikkatlice çalışılmış bir sohbettir bu aslında.
“Descartes ‘Düşünüyorum, öyleyse varım.’ diye yazdı. ‘Yalnız’ sözcüğünü de kullanabilirdi; ‘Düşünüyorum, öyleyse yalnızım.’ Şöyle de yazabilirdi; ‘Yalnızım, öyleyse düşünüyorum.”
Sayfa 45 - YKY, 12. Baskı, Şubat 2024, İstanbulKitabı okuyor
Düşünüyorum. Tek başına bu bana varlığımı kanıtlar. Felsefedeki en ünlü sözle, Descartes sonuca varır: "Cogito ergo sum. " (Düşünüyorum, öyleyse varım.)
Descartes felsefeye "Düşünüyorum, öyleyse varım," deyişini kazandıran filozoftu. Bunun anlamı, insanların esas olarak akıldan meydana geldikleri ve yalnızca arızi olarak fiziksel organizmalar olduklarıydı. Filozof felsefesini metodik kuşkuculuğa dayandırmak istemişti. Ancak hayvanlara bir ruhu çok görmüş olan Hıristiyan dogmasından kuşku duymak aklına gelmemiş olacak ki, kendi rasyonalist felsefesinde bu tezi yineleyecekti. Descartes yaptığı deneylerin, insan dışı hayvanların hissiz makineler olduklarını ortaya koyduğuna inanıyordu; bu deneylerin gerçekte gösterdiği ise, insanların diğer hayvanlara kıyasla düşünme yetisinden daha yoksun olabildikleriydi.