Günümüz insanını ne bilgisizlik ne doğa ne de hastalık öldürecektir. Şimdiki muazzam ve silahlı uygarlığı yok etmekle tehdit eden tehlike yine insanın kendisidir. "O her zamankinden iyi yaşayabilir, ama nasıl yaşaması gerektiğini her zamankinden daha mı az bilmektedir?" İnsan kim olduğunu bilmeden başka bir şeyden nasıl söz edebilir?17
Belirleme, belirlenmemiş varoluş, belirleme tarafından belirlenen varoluş —ve Descartes burada düşünmenin sürekli olduğunu farz ediyordu. Belirleme "düşünüyorum"du, belirlenmemiş varoluş "vanm"dı, belirleme belirlenmemişi belirliyor- du: Ben düşünen bir şeyim. Kant ise diyor ki: Düşünüyorum = belirleme, varım = düşüncenin ima ettiği belirlenmemiş varo uş; belirlemenin olabilmesi için kuşkusuz belirlenecek bir şe yin bulunması gerekir. Ama işte, yine de hangi biçim altında olacağının bize söylenmesi gerekiyor -belirlenmemiş, belirlenecek olan, belirlenmesi gereken; yine de belirlenmemiş varoluşun belirleme tarafından belirlenebilir olmasının hangi biçim altında olacağının bize söylenmesi gerekiyor. Descartes tek bir şeyi unutmuştu: Belirlenebilirin biçimini tanımlamayı. Öyleyse ortada üç terim yoktu -belirleme, belirlenmemiş ve belirlenmiş; dört terim vardı: Belirleme, belirlenmemiş, belirlenebilir biçim ve belirlenmiş...
Eğer bunu anladıysanız her şeyi anlamışsınız demektir,
Eski filozoflar iyi ki bu devirde yasamıyor düsünsene gece vakti descartes twit atıyor düsünüyorum, öyleyse varim.. altina yorum geliyor.. yat uyu boş yapma diye, çok üzülürdü descartes..
Canım sıkılırsa ben de düşünür, filazof, psikoloji ve psikanalizin kurucularina diyalog yazarım. 😂
Descartes: "Düşünüyorum, öyleyse varım. Ancak bu varlık, sadece bilinç düzeyinde mi yoksa daha derinlerde bir anlam taşıyor mu, Jung?"
Jung: "Varlık, kişinin içindeki karanlık derinliklerde gizli olan kolektif bilinçaltının bir
Descartes "Düşünüyorum, öyleyse varım" diye yazdı. "Yalnız" sözcüğünü de kullanabilirdi: "Düşünüyorum, öyleyse yalnızım". Şöyle de yazabilirdi: "Yalnızım, öyleyse düşünüyorum"
Bilişsel terapinin temel anlayışı, ortaya çıktığı üzere yeni bir keşif değildir, daha ziyade insan bilincinin esas özelliğini "Cogito ergo sum" -"Düşünüyorum, öyleyse varım"- şeklinde formüle etmiş olan Fransız filozof Descartes'ın derin gözlemine dayanmaktadır. Bizler düşüncelerimiziz ve düşüncelerimizin içeriğinin duygularımızın üstünde büyük bir etkisi vardır.
Gerçekliğimizle ilgili sorular yeni değildir. Bundan iki bin üç yüz yıl kadar önce Çinli filozof Chuang Tzu, rüyasında bir kelebek olduğunu görmüş ve uyandıktan sonra şu soru üzerinde düşünmüştü: Chuang Tzu kimliğimle, kendimi rüyamda bir kelebek olarak mı görmüş olduğumu, yoksa aslında şu anki kelebek kimliğimle kendimi rüyamda Chuang Tzu adlı bir adam olarak mı görmekte olduğumu nasıl ayırt edebilirim?
Fransız filozof René Descartes ise aynı problemin farklı bir biçimi üzerinde kafa yormuştu. Onun merak ettiği şey de, yaşamakta olduğumuz şeyin gerçek gerçeklik olduğunu nasıl bilebileceğimizdi. Soruya açıklık kazandırmak amacıyla bir düşünce deneyi kurguladı: Kavanoz içinde duran bir beyin olmadığım ne malum? Belki de birileri o beyni öyle bir uyarıyor ki, benim burada olduğuma, yere bastığıma, şu insanları gördüğüme ve şu sesleri işittiğime inanmamı sağlıyor. Descartes, bunu bilmenin bir yolu olmayabileceği sonucunu çıkardıysa da, farkına vardığı bir şey daha vardı: Bütün bunları anlamaya çalışan bir ben var merkezde. Kavanozun içindeki bir beyin olsam da olmasam da, bu problem üzerinde fikir yormaktayım. Bunun hakkında düşünüyorum; öyleyse varım.
...
Cogito ergo sum
''Düşünüyorum o halde varım'' Descartes..
Latinceden bunu ''İnanıyorum öyleyse varım'' diye çevirenler de var..
Bu da çok mümkün çünkü latince de cogito ergo sanırım bu yüzden anlamına da geliyor..
Ben de diyorum ki ;
"Düşünmüyorsan canlı değilsin"
.
Mü'minun Suresi, 68. ayet:
Onlar, yine de o sözü (Kur'an'ı) gereği gibi düşünmediler mi, yoksa onlara, geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?
... Çünkü kuşku duymayan kişi bakmaz bakmayan görmez görmeyen kör ve Şaşkın kalır. (Gazali)
Sorgulayıcı ve sentezci bir dinamizinden beslenen iman sahibini istikamette tutar.( A. İ. B.)
«Düşünüyorum, öyleyse varım» (Descartes)
Descartes'in şu cümlesi oldukça meşhurdur: "Düşünüyorum, o halde varım." Bu, Descartes'in şüphesidir. Descartes, önce her şeyden şüphe etmiş, sonra böyle demiştir. Fakat şüphe etmekte olduğum hususunda şüphe edemem. Öyleyse ben varım ki şüphe ediyorum, şu halde ben varım. Sonra da "düşünüyorum, o halde varım." cümlesiyle tanındı, ünlendi ve bütün öğreti veya doktrinini bu cümlesine dayalı olarak ispatlayıp geliştirdi. İkinci söz Gide'in sözüdür: "Hissediyorum, o halde varım."
Üçüncü söz de Albert Camus'nun şu sözüdür: "Başkaldırıyorum, o halde varım." Bu daha doğrudur. Aslında "var" olmanın bu üç ölçütünden her biri doğrudur. O, düşünüyor; vardır ki düşünüyor. Duyumsayan, hisseden kimse vardır ki hissediyor. Başkaldıran kişi vardır ki başkaldırıyor, isyan ediyor. Fakat burada üç tane "imek" (var bulunmak) vardır. İnsana özgü olan en üstün var oluş, "başkaldırıyorum, o halde varım" dır...
Tarih boyunca devlet yönetimlerinde mantığın pek az payı olmuştur.
Descartes'ın ünlü özdeyişini anımsayın:
-Düşünüyorum, öyleyse varım.
Bu özdeyiş çoğu yerde şöyle anlaşılmış:
-Düşünüyorum, öyleyse vurun.
Çağımızda fikir özgürlüğüne karşı çıkanlar da böyle davranmıyorlar mı?