Epeydir kitap okuyamıyordum. Bu kitapla verdiğim arayı sonlandırdım, iyi ki öyle yapmışım. Bir solukta okudum desem abartmış olmam. İnsanların hep sırlarla, yalanlarla yaşadığını Şermin Yaşar öyle güzel anlatmış ki… Okudukça kendimi, kendi sırlarımı düşündüm. Ama bazen bilmemek de en iyisi bazı şeyleri. Söyleme bilmesinler ismi çok manidar. Mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
Freud'a sorsam bambaşka bir şey derdi, »Sen küçükken baban sana çok mu soru sorardı kızım?« gibi. Evet sorardı. »Daha bebekken ›Nasılmış benim kızım?‹, ›Nerelere bakarmış benim kızım.‹, ›Ciciler mi giymiş benim kızım?‹ gibi sorular sorardı. Bir soru yağmurudur, sormayın gitsin Freud Beyefendi. Hayatımdan bezdim. Benden beş altı kat daha büyük bir varlığın bana soru sorması yok mu? Onun şokuyla hâlâ sınavlardan kurtulamadım. O kadar ki hayatım sınav desem yeridir yani.«
Özgürlüğün sesi, Anadolu'daki kadınların sesi Piraye...
Arkadaşımdan tavsiye üzerine okudum. İlk sayfadan itibaren elimden bırakamadım desem yeridir. Sürükleyiciliği sanırım konusu ve içtenliğinden ötürü aldı götürdü.
Canan Tan ilk defa okudum, sanıyorum ki son olmayacak.
Kitabın konusundan bahsedecek olursam İstanbul'da büyüyüp
Merhaba arkadaşlar,
Okuduğum eser okadar akıcı, anlatımı anlaşılır ki bir çırpıda okudum desem yalan olmaz. Yaşanan olaylar neticesinde insanın sevgisinin, gerçek mi? değil mi? çok güzel kaleme alınmış. Kendini bulan birinin şükür etmesi, sebaat etmesi, sabrının sınırlarının zorlanması, herkesin gidip sadece bize 'Allah yeter' hissiyatı çok güzel anlatılmış roman. Konularda örnek olarak âyetler verilmesi, bölüm aralarında da notlar ile anlatim etkili olmuş. Tavsiye ederim.
Ayrıca bu kitabı okumama vesile olan güzel insana teşekkür ederim. Birileri, birilerine vesile oluyor ve verimli okumalar çoğalıyor
Eylül VurgunuSafiye Çetinkaya · Uğur Tuna Yayınları · 2014726 okunma
Pi serisinin ikinci kitabı "Çi" ile kavuşmamıza sevinmeme fırsat kalmadan, bitti diye üzüldüm. "Fi" kadar uzun olmamasına gerçekten çok üzüldüm elime aldığımda kitabı.
Akilah Azra Kohen kendisine beni bu ikinci kitap ile hayran bıraktı diyebilirim.
Akilah Azra Kohen kitap isimlerini seçişinden, yarattığı kahramanların dünyalarından ne kadar etkilendiğimi anlatmakta güçlük çekiyorum gerçekten.
Fi beni kendisine bağlamıştı ama gerçekten bir sürü şey eksik ve yarım kalmıştı. Kafamda deli sorular bırakmadı desem yalan olur ama
Çi bomba gibi takip etmiş ve kitabın kapağında da yazdığı gibi "İyi bir hikaye bittiğinde başlar"-mış.
Çi olayların arka planında öyle bir konu var ki aslında, işte bu dedim.
O günleri ne güzel anlatmış, hatta şu anda ki toplumsal düzeni ve dinin arkasına sığınılmış siyasetin halkı koyun gibi gütmesi öyle güzel anlatılmış ki hayran kaldım. Evet arkadaşlar GEZİ PARKI OLAYLARI diyorum. Hatırlar mısınız polisin insanlara yaptıklarını, genç yaşlı kadın erkek demeden öldürene kadar dövmelerini, evlerin içlerine kadar biber gazı atmalarını, beyaz gömlekli ve ne olduğu belli olmayan adamların insanları sokaklara çekip sopalarla nasıl dövdüklerini, ölen gençlerimizi.... İşte bu kitabı okurken o günlere hızlıca gittim geldim ve sanki tekrar yaşadım.
ÇiAkilah Azra Kohen · Destek Yayınları · 201415.1k okunma
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm
Sende tattım yemişlerin cümlesini
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar
Bir Gecelik Tutuklanma: 14 Mart 1973 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Atsız'ın tutuklandığına dair bir haber vardır: "Yazar Nihal Adsız, hakkında kesinleşmiş bulunan bir yıl iki ay hapis cezası için çıkarılan yakalama müzekkeresi uyarınca Emniyet Müdürlüğü İnfaz Bürosu tarafından dün tutuklanmıştır." (Akgöz 2016: 232'den). 12/13
Kitabın aşk romanı değil de bir mesaj verme amaçlı olduğunu anladığım o an...
İncelemelerimde biliyorsunuz ki konudan falan bahsetmiyorum, çok uzun oluyor ve anlatırken istemsizce spoiler veriyorum. Hem kitaba tıklayınca çıkıyor zaten arka yazısı açıklamada.
Kitabı beğendim. Anladığım en iyi şey; okumuş veya nasıl desem tahsilli bir insanın bile kişinin karakterini değiştiremeyeceği. Kişinin karakteri sırf iyi bir meslek yapıyor diye güzel değildir. Kitapta en büyük örneği beyin cerrahi olan, insanların hayatını kurtaran bir adamın korkunç bir kişiliğe sahip olması... Manipülatör, yalancı ve o kadar aptal yerine koyuyor ki insanı, ondan iğrendim yani. Lili'nin dejavu yaşaması en üzüldüğüm şeydi. Olsun, döngüyü kırdı ve bitirdi. Atlas'ın çok ön planda olmamasını sevmedim, onu okumayı o kadar sevdim ki anlatamam, kitabın sonunda hüngür hüngür ağladım, keşke onları daha fazla okusaydık.
Kitabın sonunu çok sevdim ve bu kitap bende bir şeyleri değiştirdi diyebiliyorum rahatlıkla. Kesinlikle okuyabilirsiniz, melüke öneriyor
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır,
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini.
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını.
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar