Şayet artık aşkınlık yoksa; idealler veya, Tanrı'nın ölümünden sonra, ahlaki veya siyasi Ütopyalar şeklinde "insanileştiren" bir öte dünyaya kaçış şansı yoksa (örneğin "insanlık" , "vatan" , "devrim", "Cumhuriyet", "sosyalizm" gibi), neyin yaşanmaya değip neyin demeyeceğini, dünya hayatında, bu dünyada ve bu hayat içerisinde kalarak öğrenmek gerekir. Kayıp, sıradan, tepkisel ve tükenmiş hayat tarzlarını, yoğun, yüce, cesaret dolu ve farklılıklarla zenginleşmiş hayat tarzlarından ayırmayı burada ve şimdi bilmek zorundayız.
Sayfa 167Kitabı okudu
Descartes'ın düşünce alanında gerçekleştirdiği şeyi siyasal ve tarihsel düzlemde tekrar ettikleri söylenebilir: Descartes, tekmil eski inanışların, aileden, milletten devralınan veya Kilise veya efendi gibi otoriteler tarafından çocukluktan beri dayatılan fikirlerin, şüpheye tabi tutulması gerektiğini ve bütün bunların, neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verme yetkisini tek başına elinde bulunduran, bu konuda kendini tek hakim ilan eden bir özne tarafından özgürce araştırılması ve eleştirilmesi zorunluluğunu ileri sürer. Aynı şekilde Fransız devrimcileri de, Ancien Régime'in bütün mirasıyla köprüleri atmak gereğini ilan ederler. İçlerinden birinin -Rabaud Saint- Etienne'in- hepten "Descartes'çı" ve çığır açan bir formülle ifade ettiği gibi, Devrim tek bir cümleyle ozetlenebilir: "TARİHİMİZ YASAMIZ DEĞİLDİR"
Sayfa 119Kitabı okudu
Reklam
Eğer bir yönetici, kendisini iyi bir lider haline getiren ahlaki niteliklerini kaybederse, insanlar devrim yapma hususunda ahlaki bir hakka sahip olurlar. Bu durumda, yöneticinin öldürülmesi bile, artık bir hükümdar öldürme suçu değildir. Bu nedenle, Mencius'a göre, eğer bir hükümdar ideal olarak yapması gerekeni yapmazsa, o artık ahlaken hükümdar değildir.
Sayfa 102Kitabı okudu
çin, eğlenceler ve maddi zevklerin hakim olduğu hayat tarzını sergiliyordu. sonra ünlü çin felsefecisi lao tsa geldi ve insanın karşılıklı ihtiyaçlarının vungulandığı münzevi (din uğruna dünya zevklerini feda eden) bir inancı yaygınlaştırdı. halkın birçoğu etkilenerek müzevi veya sofi oldular. Ve daha sonra konfüçyüs felsefesi insanları tekrar materyalizme, dünyanın zevkli yaşamına yöneltti. mahavira vedai ve butha'run dininin hükümran olduğu rajalar ülkesi hindistan'da doğruluk ve zahittik yaygındı. sofiler ve münaviler sayıca çoğaldı. bu sebeple hindistan, çivilerden yataklarda yatarak acı çeken ve bir hurma yiyerek kırk gün aç duran, zevk ve sefayı reddeden sofiler ülkesi olarak düşünülmektedir. avrupa'da romalılar suç ve cinayet işleyerek, avrupa ve asya'daki doğal kaynaklara hakim olmaya çalışıyorlardı. servetlerini artırıp eğlenceye daldılar. Lüks bir şekilde yaşadılar ve gladyatörleri oynadılar. fakat daha sonra isa geldi, toplumu sevgiye, şefkate ve zabitliğe sevketti. roma cismanilikten zahitliğe geçti. bu durum insanların köle gibi alınıp satıldığı, sık sık savaşların yapıldığı ve askeri gücün hakim olduğu ülkenin; manastır yaşamı ülkesine dönüştüğü ortaçağa zemin hazırladı. daha sonra ortaya çıkan fesatlar ve bunlara alternatif olarak gelişen akımlarla bilimsel devrim geldi ve avrupayı tekrar materyalizm ve cismaniliğe şevketi. bu gün insan, batı medeniyetinin materyalist, bozuk ve bencil olduğunu müşahade edebilir.
Çünkü her insanın, sırf insan olmak hasebiyle, varlı­ ğın gerçek yapısı ile ilgili kendine has bir tavrı ya da varlığın tabii yapısı ile alakalı özel bir felsefesi vardır. Kendisi bunu algılasa da algılamasa da; yaşam felsefesinin bu tutumdan kaynaklanmakta olduğunu bilse de bilmese de böyledir.
Eğer bir yönetici, kendisini iyi bir lider haline getiren ahlaki niteliklerini kaybederse, insanlar devrim yapma hususunda ahlaki bir hakka sahip olurlar. Bu durumda, yöneticinin öldürülmesi bile, artık bir hükümdar öldürme suçu değildir. Bu nedenle, Mencius'a göre, eğer bir hükümdar ideal olarak yapması gerekeni yapmazsa, o artık ahlaken hükümdar değildir.
Reklam
149 öğeden 131 ile 140 arasındakiler gösteriliyor.