Kaybolduğun gün dünyam sona erdi, canım oğlum. Seni her kim alıp götürdüyse, seninle birlikte kalbimi, hayatımı da çaldı. Ben senin gülümsediğini görmek, kahkahalarını duymak, mutluluğunu paylaşmak için yaşıyordum.
Vera
Gerçek aşkını kaybetmek, sağ elini kaybetmek gibi bir şey. Tam olarak böyle bir his. Her şey daha fazla çaba gerektiriyor. O yokken her şey daha farklı hissettiriyor.
Mevsim dışı ansızın beliren kar tipi fırtınaya verilen isim böğürtlen kışı.
Kitapta da 1933 mayısı ve 80 yıl sonraki yılın mayısı neredeyse aynı fırtınaya şahit oluyor. Yaşayan insanlar , şartlar , şehrin görünüşü farklı. Ama geçen 80 yılda bir şey aynı. Evladın annesinin kalbine dokunuşu. Yazar da romanın çıkış noktalarından birinin bu olduğundan bahsediyor ; “ Benim için bu hikâyenin temelinde anneliğin saf duygusu yatıyordu. “
Bu kitabı ikinci okuyuşum. Sonunu hatırlasam da içindeki detayları unutunca tekrar okumaya fırsat buldum. Benim için tam bir okurken dinlenme kitabı. Hatta yazarın bütün kitapları öyle. Zihnin yorkunken Sarah Jio’nun tutkulu kalemi seni dinlendirmeye yetiyor. Aynı zamanda yazar da sevdiğim bir diğer özellik ; iki farklı karakteri farklı yıllarda olacak şekilde muhteşem bir bağ ile bağlaması. Bu hikâyenin dünyanın herhangi bir yerinde yaşanma ihtimalini düşündüğünüz de tüyleriniz ürperiyor. Her bir tesadüfün kıymetini gözler önüne seriyor.
“Sarah’ın kalemi son derece sürükleyici ve nefes kesici” diyor Elin Hilderbrand. Kesinlikle katılıyorum. Kendinizi hep bir sonraki bölümü okumanın sabırsızlığı içinde bulacaksınız.
Umarım okuduğunuzda bütün bir hikâye sizin de yüreğinize dokunur.
Edebiyatla kalın, esen kalın.
Ben duramam buralar dar efendim
Fırtınalar boyum aştı da göğü deldi
Ahımı al sar sinene senin olsun
Bir umudum var onu da soldurmam be canım.
#mabelmatiz