"... Uzatmayalım: 'Demokrasi ile Diktatorya Arasında' bu türden karşı devrimci zihniyet ve girişimlere itiraz eden, 'Hayır!' diyen yazılardan oluşuyor. Hepsi 'yalan bozan' yazılar, hepsinin kaynakları, kanıtları ve dayanakları var. Verdiği referanslarla okurun ufkunu açmayı, onu bu kitabın yazarı karşısında da özgürleştirmeyi, bağımsızlaştırmayı hedefliyor.
Alçak gönüllü olmanın gereği yok: Bu yazıları ben yazmasaydım, bir başkası asla yazamazdı. Nedenini okudukça anlayacaksınız..."
Edebiyat ve Siyaset Olarak Hayat, Mayıs 2016, Özdemir İnce, s.119
"Değer bilincine sahip olarak batılı insan ve batı toplumları, kişi haklarını ve özgürlüklerini zedeleyici her tür davranışı "zulüm" bilerek bir yandan uhrevi iktidara (örneğin krallık ve diktatorya rejimine) karşı direnmekten ve ayaklanmaktan geri kalmamışlardır. Batıda ihtilaller hep bu amaçla yapılmış, bu nedenlere dayanmıştır. Oysa ki, islam tarihinde kişi hakları ve özgürlükleri adına girişilmiş bir ihtilal söz konusu değildir. İhtilal diye görülen şeyler, sadece "DİN ELDEN GİDİYOR" bağnazlıklarıyla girişilen ayaklanmalardan ibarettir."
Bu "Her şey Devlet için" zihniyeti Müslümanların kafalarına o denli yerleştirildi ki; "Her şey Din için" inancı kayboldu Ve Müslümanlar saltanat ve diktatorya rejimleri uğruna ulul emr zihniyetinin kulları oldular. Ulu'l-emr, -nasıl olursa olsun la yus'el bir hale getirilip kutsallaştırıldı. Bugün, dünyanın çeşitli yerlerinde Müslümanları ezen ulu'l-emr'ler, Yezid zihniyetinin mirasçıları oldular ve kendileri için dokunulmazlık kanunları çıkartarak, saltanatlarını sürdürdüler, sürdürüyorlar. Ve sarıklı-cübbeli hocalar, bunlara itaatin vacib olduğunu anlatır dururlar cami kürsülerinde.
Ebu Zerr diyor ki ;
"Allah, marufu emredip onu terk edene ve münkerden nehyedip onu yapanlara lanet etsin"