Hadiselerin kalıntısı olan belirtiler kendisini ortaya çıkaran sebebe yaklaşıldıkça en yüksek yoğunluğa ulaşıyor kökeni açığa vurulduğunda ise bütünüyle ortadan kalkıyordu.
Ardında belirti bırakan olgu daima tek bir deneyimden ibaret değildi. Aksine bu netice genellikle birkaç travmanın çakışması ve çok sayıda benzer hadisenin tekrarıyla ortaya çıkıyordu. Dolayısıyla hastalığa yol açan hatıralar kronolojik sırayla ya da daha doğrusu son olay en başta ve ilk olay en sonunda yer alacak şekilde tersine dizilimi ile tekrar edilmeliydi. Kökene hızlıca ulaşmak için sonunda yer alan travmaları atlatmak imkansızdı ki bu ilk tramva genellikle enn tesirli olandı.
Sahte sanat taklitçidir. Deneyimden değil gözlemden gelir ve tüm kötülüklerin anasıdır. Bizi yağmacılık ve sahtekarlık gibi, ne pahasına olursa olsun bedenlerimizi canlı halde kurtarmamız gerektiğine ikna eder. Hakiki sanat son günün alevidir, herkeste güzellikten etkilendiği ilk anda başlayan ve her şeyi "sonsuz ve kutsal"hale gelene kadar yakmayı amaçlayan bir alev.
Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa derken mertlik bozulmuş
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen'e
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.
Shakespeare, 66.sone
Deha, her şeyden önce uzun süreli bir sabırdır. İnsan ruhunu en çok onurlandıran bilimsel ve edebi çalışmalar, inanılanın aksine zekanın değil kendine son derece hakim bir iradenin üstünlüğünün ürünüdür.
Gerçek mutluluk kaynaklarından hiçbiri yılların geçmesiyle tükenmez.
...
Zihin işçisinin derdi her şeyden önce mutlu bir yaşamdır. Hiçbir gerçek hazdan mahrum kalmaz, yalnızca bu tür bir yaşam bize varoluşumuzun gerçek olduğu duygusunu dolu dolu hissettirir. Çalışkanlıkla dolu bir yaşam, iradeye uzun vadeli tüm mutluluğun kaynağı olma gücünü verir. Bizi ise seçkin insanlarla dolu Işıklar kentinin halkı yapar ve mutlu, saygıyla dolu bir yaşlılığa hazırlar.
Küçük şehirlerde yaşamak zorundaki öğrencilerin daha çalışmaya başlamadan cesaretleri kırılır. Çünkü herkes, büyük üniversitelerde okumadıkça entelektüel çalışma yapmanın imkansız olduğunu söyler. Fransa'da sık sık bu çalışmanın sadece Paris'te mümkün olduğunu duyarız. Hünerli insanlar tarafından tekrarlanan bundan daha ölümcül daha heves kırıcı bir ifade olamaz
Kendine hakim olduğu, kötü alışkanlıklar edinmediği, zihin kuvvetini dağıtmadığı sürece öğrenci faydalı eğlenceler bulabilir; huzura erişebilir, düzgün arkadaşlıklarıyla muhabbet edebilir, hatta ufuk açıcı muhabbetlere girişebilir.