Düşünsel açıdan, modern insan, toplumun maddeci uygulamalarını idealizmle ilgili lakırdılarla örtbas eden on dokuzuncu yüzyıl insanından daha az ikiyüzlüdür. Bugün böyle bir ikiyüzlülük hiç kimseyi kandırmaz. Ama bunun nedeni, parıltılı sözlerle gerçeklik arasındaki çelişkinin giderilmiş olması değildir. Çelişki kurumsallaştırılmıştır, o kadar.
Bugün payımıza düşen film, #Dilsiz
Reklam
📌Not etmem gerek. Muazzam bir film izledim. Tekrar tekrar da izlerim: Dilsiz. -kaybolmuş sanatın karşılığı, işte şu kir pas içindeki türbedir. - hamaldan hattat olur da hedefsizden pek olmaz - insan zanlarından kurtuldukça olgunlaşıyor, ben o zannettiğin kişi değilim. - içimde bir sırrım var geçmişimde degil, ruhumda saklı -her şey noktadan zuhur eder. -hüzün dünyanın mayasında -gençlikte insan uçmaya talip oluyor da yürümeyi unutuyor galiba. - yaşamla ilgili hayretimi kaybetmişim, hiçbir şey kalmamış - çözemediğimiz meselenin göremediğimiz bir payı olabilir.
176 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 4 days
“Bir ben var ki benim içimde;benden öte benden ziyade Bir sen var ki senin içinde; senden öte,senden ziyade” Barış Manço Kitabı okurken ve bitirdikten sonra hala kulağımda çalan o şarkı. Kitapta geçmiyor yanlış anlaşılmasın. Kurgunun bana hissettirdikleri diyelim. Yazarın kalemine,kurgusuna ve hayal gücüne inanılmaz şaşırdım ve mutlu oldum.Hani
Zamanın Yankısı
Zamanın YankısıSerdar Çatak · Martı Yayınları · 202437 okunma
Münir Nureddin'in Türk sineması yorumu
"Filmciliğimizin istikbalde köklü bir yer tutması en büyük temennimdir. Şuna katiyyetle inanmış bulunuyorum ki, film içerde ve dışarda bir milleti tanıtmakta, sevdirmekte büyük rol oynar. Bu muazzam bir propoganda vasıtasıdır. İyi bir film yapabilmek için, hususi teşebbüslerin faaliyetleri kafi değildir. Hükümetin yardımı şarttır. Öyle diliyorum ki, bizim filmlerimiz, hayatımızın samimi safhalarından alınmalıdır. Örf, anane ve adetlerimizi türlü türlü sahnelerle süsleyen filmlerimiz, muhakkak surette müzikli olmalıdır. Musiki olmayan bir film, dilsiz çevrilen filme bedeldir. Musiki, filmi kendiliğinden konuşturur."
Sayfa 93 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
Sinemanın hammaddesi ve onun üstlendiği ilksel biçimler, düşsel· görüntülerle ve onların sayesinde biçim kazandığı anlatımcı süreçlerle karşılaştırılabilir: "Sinema, arketiplerinin basitliği (ki yeniden listeliyoruz: alışıldık ve dolayısıyla çevrenin bilinçsiz, yüz ifadeleri, belleğe ve düşlere özgü gözlemleri) ve görsel dilin sembolleri olarak nesnelerin gramer öncesine özgü temel üstünlüğü bakımından düşseldir." Sinemanın dayandığı gerçeklik, ruhsal ve fiziksel dünyanın doğrudan bir iç içe geçişte var olduğu, öznel olduğu kadar nesnel, içsel olduğu kadar dışsal, varlığın derin ve enigmatik bir katmanına aittir; bu şekilde, acıyı ve zamanın geçişini ortaya koyan çizgi, aynı anda, hem içsel hem de bedensel bir işarettir ve bir fizyonomide yoğunlaşabilmeyi gösterir. Alışkanlıktan ve kavramdan ortaya çıkmayan bu katman, olasılığı ortaya koysa ve öncelese de, diyor Pasolini, "şeylerin dilsiz kaosu"ndan açığa çıkar ve sinemanın en derin göndermesidir. Bu, alışkanlıkların ve tarzların güven verici dünyasında, anlatımcı kurallara bağlı, yüzeydeki filmi altüst edip bozan, ikinci ve gizli bir film inşa eder. Ama böylece, alışıldık algıların dayanak noktalarından kaçan ve uyanık bilincin gerçekliğiyle dünyayla ilişki kurduğumuz kurallara ve düzenlemelere aldırmayan bir bakış belirir.
Reklam
Çekim aralarında Victor’un çevresinde bir halka oluşturuyorduk. Meraklı çocuklar gibi ondan eski günlerden, işinden, başka yönetmenlerden, meslektaşlarından, sessiz film döneminden, Mauritz Stiller ve Charles Magnusson’dan, oyunculardan ve eski film kentinden sözetmesini istiyorduk, istekli ve eğlenceli anlatıyordu. Sık sık çaresizlik içinde kıvranmış olduğunu itiraf etti. O zaman bir yerlere kaçar kafasını duvarlara vururmuş. Gerilim hafifleyince zaman zaman alnında ya da başının arkasında bir yumruyla sete dönermiş. Bugünü Bize Verin, Hayaletler Araba, Tokatlanan Adam filmlerini hiç de olağanüstü bulmuyordu. Çoğu zaman başarısızlıklarını anımsıyor, şapşallığına ve beceriksizliğine öfkeleniyordu. Stiller'in küstah zekası karşısında sık sık şaşkına döndüğünü söyledi, kendini meslektaşıyla kıyaslamayı hiçbir zaman düşlememişti bile. Ayrıca bize, sessiz film oyuncularının filmlerinde, sonradan eklenen ara metinlerle aynı sözcükleri kullanmalarına titizlikle dikkat gösterdiğini anlattı. Çünkü, dudak hareketlerini okuyan sağır ve dilsiz izleyiciler oyuncuların dudaklarından çıkandan başka şeyler yazılınca çok rahatsız oluyorlardı. Açık yüreklilikle son karısı Edith Erastoff'a duyduğu aşktan ve klasik filmlerinden biri olan Kanun Kaçağı ve Karısı filmindeki dramın ardındaki dramdan sözetti. Sonra birdenbire sustu. Derin bir sessizliğe gömüldü ve dalıp gitti. Yüzü acı bir maska dönüşmüştü.
Sayfa 199 - -15-Kitabı okudu
153 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.