Bu millet, yüzyıllardan beri bu gibi gericilerin, cahillerin, ikiyüzlülerin, çıkarcıların, serserilerin sözlerine inanmak saflığını gösterdiğinden dolayıdır ki, bugün çamurdan ve sazdan izbelerde oturmaya mahkûm, çıplak ayaklarıyla ve çıplak bedenleriyle çamurların, karların, yağmurların amansız tokatları altında yeniden aklını başına toplamak zorunda kalmıştır.
Sayfa 51 - Kaynak yayınları
Efendiler, camilerin kutsal kürsüleri, halkın ruhanî, ahlakî gıdalarına, en yüce, en verimli kaynaklardır. Dolayısıyla, camilerin ve mescitlerin kürsülerinden, halkı aydınlatacak, ona yol gösterecek kıymetli hutbelerin içeriğine, halkça öğrenme imkânını sağlamak, en önemli görüştür (Şiddetli alkışlar, bravo sesleri). Kürsülerden halkın anlayabileceği bir dille ruhuna ve beynine seslenildiğinde, İslam topluluğunun vücudu canlanır, beyni temizlenir, inancı kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur. Fakat buna göre, hutbe okuma şerefine erenlerin sahip olmaları gereken bilimsel nitelikler, değerli özellikler ve dünyanın durumunu anlamaları çok önem taşımaktadır.
Sayfa 36 - Kaynak yayınları
Reklam
Hoca efendi, memleket harp ediyor, bağımsızlığını ve varlığını kurtarmaya çalışıyor. Böyle önemli zamanlarda, Arap dili ile vakit geçirmek, bu gürbüz Türk çocuklarını cephelerden alıkoyarak, bu karanlık odalara tıkmak günahtır. Bir dil, bu türlü karanlık odalar içinde öğrenilemez. Dil öğrenmek daha çok bir ortam meselesidir. Akşehir, bir Anadolu, bir Türk kasabasıdır. Burada Arapça konuşan kimse yoktur. Onun için, burada öğrenmeye lüzum da yoktur. Çünkü bugün Arapça, artık bilim ve fen dili değildir. Bir memlekette Arapça bilen uzmanlar yetiştirmek, memleket ihtiyacı için yeterlidir. Eğer amaç böyle bir dil uzmanı yetiştirmekse iki tane genç, öğrenim için Mısır'a gönderilir. Cami-ül-ezher midir, nedir, orada birkaç sene öğrenim yaptırılır, ortam da Arapça olduğu için, bu gençler, Arap dilini bu şekilde kolayca ve daha düzenli olarak öğrenmiş olurlar. Memlekete, yabancı bir dil uzmanı olarak gelirler.
Sayfa 36 - Kaynak yayınları
Millete Efendilik yoktur. Hizmet vardır.
Sayfa 34 - Kaynak yayınları
Faziletli din ilmi heyeti başımızın tacıdır. Fakat şahsi çıkarları ve adi menfaatleri için yalandan alim kılığına bürünen birtakım hafiyeler ve çıkarcılar elbette kanun pençesinden kurtulamayacaklardır.
Sayfa 18 - Kaynak yayınları
Diyanet, Dinsizlik Projesidir.
İnsanları vahyin aydınlığından küfür ve şirkin karanlıklarına çağıran her kurum tağuti bir kurumdur. İsminin din, diyanet gibi İslami çağrışımlar yapıyor olması bu gerçeği değiştirmez. Bilindiği gibi Türkiye Diyaneti, bir Cumhuriyet projesidir. Kur'ân, Arapça, ezan, medrese eğitimi va hatta İslami kıyafetler gibi, İslam'ı andıran ne
Sayfa 95 - Tevhid basım yayınKitabı okudu
Reklam
DİN-YOBAZLIK: Atsız ilk olarak 1932 yılında, "Aynı tarihî yanlışlığa düşüyoruz” başlıklı yazıda din konusuna temas eder. Konuya bir tespit ve bir soruyla girer: "Bugün din hayatta birinci safta bir rol oynamıyor. Devlet dini bit kenara atmıştır. Fakat din, halk yığınları üzerindeki büyük nüfuzunu yapmakta devam ediyor. Ve Bolşevik Rusya
1960 ve 1970'lerdeki kalem kavgaları: 1960'ların başında Atsız Orkun'da ve Millî Yol'da yazmaktadır. Bedii Faik'in 18 Şubat 1962 tarihli Dünya gazetesinde, 1944 olaylarından bahsederek Atsız ve arkadaşlarını Naziler safında savaşmak üzere hükümeti ele geçirmekle suçlaması üzerine Millî Yol'un 6. sayısında (2 Mart
117 syf.
·
Not rated
·
Read in 10 days
Kitap genel olarak Atatürk'ün laiklik hakkındaki görüşleri üzerine kurgulanmış olsa da genel çerçeveden İslam, Müslümanlık ve bu değerlere bakış olarak laiklik hakkındadır. Laiklik inkılabının genç cumhuriyet döneminde gerekliliğine vurgu yapılmış, o dönem yaşananlar ve inkılap sonrası dönem hakkında farklı bakış acılarına vesile olan bilgiler verilmiştir..
Atatürk'ün Din ve Laiklik Anlayışı
Atatürk'ün Din ve Laiklik AnlayışıEthem Ruhi Fığlalı · Atatürk Araştırma Merkezi · 202232 okunma
Müslüman Türk çoğunlukla ilgili olan ve onun üzerine odaklanan dinî çoğunlukçuluk, sadece laiklik ya da Kemalizmin aksine, Türkiye’de devletin kalıcı bir özelliği ve anayasal kimliğin temel mantığı olageldi. Bir yandan, laiklik kurumu ulus inşasıyla yakından bağlantılıdır ve açıkça ve örtük olarak ulus-devletin dayandırıldığı bir Müslüman Türk çoğunluğu belirleyen ve ayrıcalıklı kılan biçimde inşa edilmiştir. Öte yandan, bu laikliğin işler hale getirilmesi ve dinin rolüyle ilgili değişiklik, devletin farklı fraksiyonları arasındaki değişen iktidar dengeleri nedeniyle zaman içinde oluştu ve 1980’den bu yana dinî çoğunlukçuluğun güçlenmesiyle sonuçlandı.
847 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.