Altını çizdiklerim.
Hayatın sırlarıyla karşı karşıya gelmek, korku ile de karışarak dinleri yaratmıştır. Ulaşamayacağımız bir şeylerin var olduğunu bilmek, ancak en ilkel bir biçimde anlayabileceğimiz en derin aklın ve en parlak güzelliğin belirtilerini görmek, bu bilgi ve bu gerçek dindarlığın tâ kendisidir, işte bu anlamda, ve yalnız bu anlamda, derinden dindar
Türkiye'de sosyolojinin kurucusuyla, cumhuriyetin fikrî kurucusu aynı kişidir! Bu bile sadece, sosyolojinin devletle ne kadar bağlı olduğunun bir işaretidir. Bunun konumuza etkisi sosyolojinin uzun yıllar sekülerleşmeyle, laikleş(tir)meyi birbirine karıştırması olmuştur. Buna tepki duyan İslamcı sosyologlar/ilahiyatçılar ise, Türkiye'de dindarlığın kamusallaşmasını, yani sekülerleşmesini, ilginç bir biçimde sekülerleşme kuramlarının çöküşü olarak okumuşlardır.
Sayfa 121Kitabı okudu
Reklam
Günümüzde entelektüel olmak ile dine mesafeli olmak ilişkili göründüğü için, entelektüel camiada kabul görmek isteyen birey veya bu camiada sosyalleşen birey, dine mesafeli hale gelebilir. Leuba'nin (1917), seçkin bilim adamlarının inançsız olduğunu gösteren araştırmasından hareketle birçok kişi, eğitimli olmakla ile inançsız olmak arasında olumlu bir ilişki olduğunu iddia etmiştir. Ancak bilim adamı tek başına faaliyet yürüten ve diğer meslektaşlarından bağımsız hareket eden bir kişi değildir. Bilimin kurumsal yapısı nedeniyle, bilim adamının çalışma yaptığı alandaki kişilerden, görev yaptığı kurumdan, etnisitesinden ve ideolojik görüşünden ayrı olarak bilimsel faaliyet yürütmesi pek mümkün değildir. Bilim adamı bir bilimsel geleneğe dâhil olarak faaliyet yürütür. Bilim adamı belli bir bilimsel çevrenin içinde yetişir ve belli bir bilimsel bakış açısının mensubudur. Bundan ötürü, bilim adamları için de sosyal çevrenin belirleyici etkisi göz önünde bulundurulmalıdır. Mauss'a (1969) göre akademisyenler arasında dindarlığın düşük olmasının nedeni, akademisyenliğe geçişteki seçiciliktir (s. 129). Nitekim bilim çevrelerinde pozitivist bilim anlayışının etkin olduğu ve bilim camiasına kabul edilmek veya tutunmak isteyenlerin de bu anlayışı zamanla benimsedikleri bir vakıadır. Vitz (2013b), bu durumun en güzel örneklerinden biridir. Stark'a (2002) göre bilim adamlarının inançsız çıkmaları, araştırmanın yöntemiyle ilgilidir,
Bu noktada, modern kölelerde de, örneğin ABD'nin güney eyaletlerindeki pamuk işçilerinde, doğal ve zorunlu olarak Hıristiyanlığın çok güçlü bir etkisi vardır; bu dindarlığın altında, kendi başlarına kaçmanın bir yolunu bulamadıkla­ rı, korkunç bir zulme verdikleri tepki yatmaktadır.
Dindarlığın etkisi
2005 yılı Temmuz ayında: 2 Trilyon toplanıyormuş. İlin müftüsünün kaçak elektrik kullanan evlerde alınan abdestin, kılınan namazın kabul olmayacağı şeklinde ki bir fetvası, Diyanet İşleri Bakanlığı'nın da bu fetvayı doğrulamasından sonra aynı ilde elektrik abonelerinden ayda 5 Trilyon toplanmıştır..
Dindar ve ahlâklılık kavramları derinden düşünüldüğünde dindarlığın yüksek bir ahlâkı doğurması gerektiği açıktır. Fakat unutulmamalıdır ki din, ahlâkı sebep değil, sonuç olarak değerlendirir, her türlü eylemin değerinin Allah’la ilişkiden türetilmesini bir gaye olarak vazeder. Bu anlamıyla ahlâkın, bütün nefsânî istekleriyle Allah karşısında bulunan insan için ne denli güç ve ulaşılması zor bir hedef olduğu açıktır. Evet, dinî uygulamaların hem dindar olabilmek için hem de dindarlığın iktiza ettiği bir ahlâkî duyarlılığa sahip olabilmek için hazırlayıcı bir etkisi vardır. Yani mümin, ibadetleri çoğunlukla dindar olduğu için değil, dindar olabilmek için yapar. Uygulama bir tür hatırlatma, teşvik etme ve alıştırma işlevi görür. Dindarlaşma çabası, nefse karşı süregiden bir cihat olduğundan sürçmelene, hatalara ve yenilgilere maruz kalır. Mümin, ancak hazları ile kulluk talebinin kıskacında yoğrulduğunda dindarlığa ve onun gereği olan yüksek bir ahlâka mazhar olabilir.
Sayfa 206Kitabı okudu
Reklam
16 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.