Netice, tekrar pahasına, psikolojik din ahlaksızlığın kaynağıdır. Yıllarca dini, vicdana hapsetmeye çalışmalarının nedeni de budur. Hâlbuki din, inadına kamusaldır,inadına toplumsaldır, inadına politiktir. Hayatıma anlam vermeyen, veremeyen bir inancı taşıyamam, bir yük olarak... Bir sürü ilkeye inanıyorum ama hayatımın anlamında hiçbir karşılığı yok. Öyle din mi olur? Niye domuz eti yemeyelim? Gayet lezzetli olabilir; ya da, belki içki iyi bir şeydir... Tüm emir ve nehiyleri yerine getireceğim ama o inandığım inanç dizgesinin,benim hayatımın anlamında, kamusal yaşamımda, politik idrakimde, ekonomik tasarruflarımda hiçbir yeri olmayacak. Deli miyim ben? Böyle bir inancı niye taşıyacağım o zaman? Böyle bir şey olabilir mi? İhsan Fazlıoğlu
Bu insanlar dev midir / Yatak görmemiş gövde midir.’’ Davalarının yelkenlerini inanç rüzgarlarıyla yol aldıran yedi güzel insan. Farklı parmak izlerine rağmen ortak bir bedendi onlar. Öyle bir zamandıki insanın üzerine çöken büyük  bir karabasan, soluk almakta bile zorlanıyordu insan. İşte zor zamanda en zoru söyleyenlerdi onlar, Anadolu’nun
Reklam
Olmaz sandığım herşey günün birinde oluveriyor. Dinmez diyorsun mesela, geçmez bu yara. Fark ediyorsun ki sahip olduğun kağıt kesiğinden öte değil daha beteri seni bekliyor. Bu son diyorsun. İyi olacak, düzelecek… Gel gör ki karşındaki çıkmazları daha da zorlaştırıyor. Hayatına giren herkes senden umut bekliyor, ama bilmiyorlar ki tüm umudumu "onunla" yok ettiğimi. Sönmesin istiyorsun kıvılcımları kalan o küçük alev. Söndürmek için çabalayanın rüzgarına yenilmesin istiyorsun. Susuyorsun. Sustukça vurmaya parçalamaya devam ediyor. Sanıyor ki bitmeyecek, sanıyor ki herşey aynı alev aynı sıcaklığı aynı. Göz göre göre estirdiğin rüzgara alev mi dayanır? Artık adını unutmak için çabalıyorum tanıdık bir yabancıdan öte olma diye. En iyi tanıdığım yabancı. Canımın ta en içine suretini kazımış bir yabancı. Hiç mi tanıyamadım diyorum beni bu kadar kör eden neydi? Tanıdığımı sanmak dünyanın en iğrenç cümlesi. Ama kahretsin tanıyorum. Tanıdığımla gördüğüm aynı değil. Gördüğüm gerçek değil. İnanç çok zor yıkılan bir yapı olunca ne kadar uğraşsam da yıkılmıyor. Ne kadar uğraşsan da yıkılmıyor. 'Biliyorum o sen değilsin' diye bağırmaktan başka birşey aklıma gelmiyor. Ama bağıramıyorum. İnsan hiç bir yabancıya bağıra bilir mi? Ben de susuyorum. Avazım çıktığı kadar susuyorum. Eğer gerçekten birini en iyi tanıyanlarsak biz, susmakla konuştuğumu çığlıklar attığımı yine en iyi O bilmeli. 🥀
İmâm-ı Gazzalî, “ömür, paha biçilmez nadide bir mücevherdir.” der. İnsanın elinde daha kıymetli bir şey yok. Sevgi, selâmet, sıhhat gibi cevherler, ömüre işlenmiş ve bir mücevher hâsıl etmişlerdir. Yazık ki insan, elindekinin kıymetini, ancak kaybettikten sonra anlıyor.Bizlere ahlakı Kuran olan bir peygamber, tamamlanmış olan dini öğretmek için
Selçuklu’da ulema ve doktorlar
Son zamanlarda Selçuklu tarihine ilginin artması son derece sevindirici bir gelişmedir. Zira hem Türk tarihi hem de İslam tarihi açısından Selçuklu dönemi oldukça önemlidir. Tarih algısı savaşlar üzerine kurulu bir toplum için tarihin özellikle sosyal yönü çoğu kez göz ardı edilir. Bununla birlikte TRT’de çekilen diziler aracılığıyla, Selçuklu
Beden mahrem ve genel olmak üzere iki farklı boyutta değerlendirilmektedir. Bedenin mahrem boyutu örtme, yani gizli tutma ve başkalarından sakınma anlamına gelmektedir. Bedenin genel boyutu ise sosyalleşme ve sosyal kimlik edinme ile ilişkilendirilmektedir. Dijitalleşen toplumda mahremiyet olan beden kavramı görme ve gösterilme üzerine anlam
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.