... Varenka, dinleyin.Bazen sabahları erken saatte aceleyle işe giderken şehrin uyanışına, yataktan kalkışına, duman saçışına, fokurdayışına bakarım.Bazen bu görüntünün karşısında kendinizi öyle küçük hissedersiniz ki, sanki birisi sivri burnunuza bir fiske vurmuş gibi olur ama siz su kadar sessiz, çimen kadar alçak gönüllü yolunuza devam edersiniz ve huzurunuz bozulmaz.Şöyle bir bakın etrafınıza, şu büyük, kara, kirli binalarda neler oluyor acaba ? İyice incelerseniz kendimi neden bu denli değersiz hissettiğimi, aşağıladığımı anlayacaksınız.Yaptığım mecaza dikkat edin Varenka.Evet, bir bakalım şu binalarda neler var? Orada, dumanlı köşede, zorunluluktan ev görevi yapan nemli bir delikte bir esnaf uykudan uyanmış.Bütün gece boyunca sanki mecburmuş gibi rüyasında bir gün önce istemeden kestiği botları görüp durmuş.Ama o bir işçidir, ayakkabıcıdır.Onun kendi işinden başka hiçbir şey düşünmemesi normaldir.Çocukları ağlar, karısı açtır.Sabahları böyle uyanan sadece ayakkabıcılar mı sanki hayatım? Ama sadece bu mu? Hesaba katılması gereken başka bir şey daha var.Tam orada, aynı binada ya bir alt ya da bir üst katta yaldızlı dairesindeki bir zengin gece aynı botları başka bir açıdan görmüştür.Ayakkabılar düşünüldüğü zaman hepimiz şöyle ya da böyle ayakkabıcı sayılırız.Keşke o zenginin yanında kulağına şunları fısıldayacak biri olsaydı: “Haydi haydi, böyle şeyleri düşünme, yalnızca kendini düşünmekten vazgeç.Sadece kendin için yaşama.Sen ayakkabıcı değilsin.Senin çocukların sağlıklı, karın yiyecek dilenmiyor.Etrafına bir bak.Botlarından başka düşünecek daha önemli bir şey bulamıyor musun?”
Sayfa 114Kitabı okudu
Dayanın Yurttaşlarım
Çook eskiden, bu kavanoz dipli koca dünyanın bir yerinde, dört bir yanı dağ, ortası bağ, suları şırıl şırıl, gökleri pırıl pırıl bir ülke varmış. Dünyanın her yerinde olduğu gibi, burada da, insanlardan başka yaratıklar da varmış. Bunların arasında sürüngenler, zehirli böcekler, örümcekler de elbet bulunurmuş. Ama bunlar, başka
Reklam
Şeküre
Bir mektup diyeceğini yalnız yazıyla demez. Mektup tıpkı kitap gibi, koklayarak, dokunarak, elleyerek de okunur. Bu yüzden akıllı olanlar, oku bakalım, mektup ne diyor, derler. Aptallar da; oku bakalım, ne yazıyor, derler. Hüner yalnız yazıyı değil, mektubun tümünü okumakta. Dinleyin bakalım Şeküre başka ne demiş,
Sayfa 45 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
-Yeni kuramınızı söyleseniz artık. -Hemen şimdi söyleyeceğim, önce en kaba ve aykırı şekliyle. Sonra şurasını burasını düzeltiriz. Dinleyin bakalım: Aşk salt insan yapısı bir şeydir, doğada aşk diye bir şey yoktur. -Demek ki M. de Gourmont gibi siz de aşk dediğimiz şeyin bütünüyle oldukça iyi gizlenen cinsel içgüdüden başka bir şey olmadığını söylüyorsunuz. Bu hiç de doğru olmayabileceği gibi, kesinlikle yeni bir görüş de değil.
Geri110
107 öğeden 101 ile 107 arasındakiler gösteriliyor.