Bu izdivaç mikrobu evlendikten sonra faaliyetine başlar. Evvelce birtakım emelleri olan, yükselmek, kendini göstermek, eser vermek isteyen adamlara bir kalenderlik, bir lakayıtlık gelir. Evde meram anlatmaya asla imkan olmayan, seviyesi, ahlak telakkisi, dünyayı görüşü ve itiyatları büsbütün ayrı bir mahlukla daimi bir beraberlik insanı dış hayatta da bedbin yapar ve bütün insanlardan şüpheye düşürür. Evlendikten sonra bir adamın bütün gayesi ve istikbal düşüncesi, bir kere içine girmiş bulunduğu ve şimdi mukadder telakki ettiği bu belayı ses çıkarmadan ve dosta düşmana pek belli etmeden sürükleyip götürmek, ondan herkes tarafından söylenen , fakat kimse tarafından bulunamayan meziyetler ve saadetler araştırmaktır.
Binlerce çeşit doğa dile gelip şöyle diyordu: “Keşke insan, doğanın iç müziğini anlayabilse ve dış ahengini hissedebilse. Ama insan, hepimizin birbirine ait olduğunu ve birimiz olmadan öbürümüzün var olamayacağını neredeyse hiç bilmez. İnsan hiçbir şeyi yerinde bırakmaz, zorbalıkla bizi birbirimizden ayırır ve ahenksizliğimizden beslenir. Oysa insan bize dostça davransa ve büyük ahdimize ortak olsa, ne kadar mutlu olacak...O zamanlar insan bizi anlardı, biz de insanı. Tanrı olma arzusu ayırdı insanı bizden. Bilemeyeceğimiz ve sezemeyeceğimiz bir şeyi arıyor, ki o gün bu gündür, ne yoldaş bir ses ne de bizle aynı yolun yolcusu. İnsan, sezer içimizdeki sınırsız coşkuyu, sonsuz hazzı, bundandır bazılarımıza olağanüstü sevgi beslemesi...Ne var ki doğanın ördüğü ağlara karşı tatlı bir tutkudan yoksundur insan, büyüleyici gizemlerimizi görecek göz yoktur onda. İnsan acaba bir gün öğrenecek mi hissetmeyi?...İnsan bütün dünyayı hissetmeyi öğrense, içinde yıldızlar doğar, daha katmanlı ve daha berrak hisseder, sınırlardan ve yüzeylerden daha fazlasını görür. Sonsuz bir oyunun ustası olur, böylece; kendini besleyen ve sürekli büyüyen ebedi bir hazda, budalaca uğraşlarını unutur.”
Sais ÇıraklarıKitabı okudu
Reklam
BİLİYOR MUSUNUZ? “1923TE TÜRKİYE’DE; Nüfus 13 milyon civarıydı, 11 milyon kişi köyde yaşıyordu. 40 bin köy vardı, 38 bininde okul yoktu. Traktör sıfırdı, karas...aban’dı. 5 bin köyde sığır vebası vardı. Hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu. İki milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiydi, verem, tifüs, tifo salgını vardı, üç milyon
‘’Diyelim ki biri bana yeni bir dijital saat verdi.Bu saat, benim için yepyeni bir yapı ve modele sahip olsa da, dış düğme ve göstergelerinde yapacağım kısa bir inceleme, eğer birkaç düğmeye basarsam, o zaman çalar saatin birkaç saat sonra gürültülü bir ses çıkaracağına beni ikna eder. Bunun nasıl bir ses olacağını bilemem, ama beni uyandırmaya yetecektir. Bu fevkalade itaati açıklayacak özgül fizik yasalarını çözmem gerekmez; saati parçalara ayırarak, parçaların ağırlığını tartmam, voltajları ölçmem gerekmez.’’
Yalnızlık
Kimsesizlik Yıllardır ki bir kılıcım kapalı kında, kimsesizlik dört yanımda bir duvar gibi; Muzdaribim bu duvarın dış tarafında, şefkatine inandığım biri var gibi. Sanıyorum saçlarımı okşuyor bir el, kıpırdamak istemiyor göz kapaklarım; Yan odadan bir ince ses diyor gibi gel! Ve hakikat bırakıyor hülyamı yarım. Gözlerimde parıltısı bakır bir tasın, kulaklarım komşuların ayak sesinde; Varsın yine bir yudum su veren olmasın, baş ucumda biri bana 'su yok' desin de!
İnsanoğlunun gerçek amacının nasıl ve ne zaman açığa çıkacağı hiç belli olamazdı. Bu yumuşacık ses, her an öfkeli bir azarlamaya dönüşebilirdi, bu okşayıcı el her an onu kıskıvrak yakalayıp cezalandırabilirdi.
Sayfa 159Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.