544 syf.
6/10 puan verdi
Gripli olarak ancak 1 haftada okuyabildim kitabimi onun icin pek haz alamadim benimseyemedim tabi guzeldi ama aman aman diyemedim. Halbuki her okuyan hayran kalmisti.. Yorumum : Küçük yaşta anne ve babasını kaybeden Feride İstanbul’da bir Fransız okulunda yatılı okur. Zeki, başarılı, afacan bir öğrencidir. Okulda yaramazlığıyla ün salar. Bu
Çalıkuşu
ÇalıkuşuReşat Nuri Güntekin · İnkılâp Kitabevi · 2019102,6bin okunma
Çocukluğumdan tek hatırladığım anı, annemin elinden tutup pazara gittiğim o gündü. Annemin parası olmadığını biliyordum. Paramız hiç olmazdı zaten. Çocukken en sevdiğim şey kırmızı erikti. Diğerleri yüzümü ekşitir, dayanamazdım. Pazarın sonlarına doğru tam mevsimi gelmiş kırmızı erik görmüştüm. Annem hala tek poşet bir şey alamamış pazardan, eli boştu. 5 yaşındaydım, yukarı baktım, annemin yüzüne. Sanki gökyüzüne baktım tertemiz bembeyaz bir buluta. Sanki bir meleğin yüzüne baktım. Bir şey diyemedim. Gözümden yumruk gibi bir yaş düştü. Koca bir adamın yumruğu kadar. Koca adamlar öyle samimi bir gözyaşı dökemezdi sanırım. İçimde bir sürü adam ağlıyordu sanki. Anneme, 'Erik alalım mı anne?' diyememiştim. 5 yaşındayım, koca bir dağ devrildi içimde. Bembeyaz küçücük yüzlü bir çocuk, çocukluğunu uçurumdan düşürdü o gün. Bir günde o kadar büyüdüm ki, annemin üzülmeyeceğini bilsem o gün saçlarım ağarırdı.
Reklam
Yeryüzünün bu saatinde iyi olmak mümkün mü,bok gibiyim anne,hatta boktan bile beterim diyemedim tabii...
Yeryüzünün bu saatinde iyi olmak mümkün mü, bok gibiyim anne, hatta boktan bile beterim diyemedim tabii ona; güçlü görünmeye çalıştıkça zayıflayan kuru bir sesle, iyiyim anne, iyiyim, siz nasılsınız, dedim.
Çocukluğumdan tek hatırladığım anı, annemin elinden tutup, pazara gittiğim o gündü. Annemin parası olmadığını biliyordum. Paramız hiç olmazdı zaten. Çocukken en sevdiğim şey, kırmızı erikti. Diğerleri yüzümü ekşitir, dayanamazdım. Pazarın sonlarına doğru, tam mevsimi gelmiş, kırmızı erik görmüştüm. Annem hâlâ tek poşet bir şey alamamıştı pazardan, eli boştu. Beş yaşındaydım. Yukarı baktım, annemin yüzüne. Sanki gökyüzüne baktım; tertemiz, bembeyaz bir buluta. Sanki bir meleğin yüzüne baktım. Bir şey diyemedim. Gözümden yumruk gibi bir yaş düştü. Koca bir adamın yumruğu kadar. Koca adamlar, öyle samimi bir gözyaşı dökemezdi sanırım. İçimde bir sürü adam ağlıyordu sanki. Anneme, “Erik alalım mı anne?” diyememiştim. Beş yaşındaydım, koca bir dağ devrildi içimde. Bembeyaz, küçücük yüzlü bir çocuk, çocukluğunu uçurumdan düşürdü o gün. Bir günde o kadar büyüdüm ki, annemin üzülmeyeceğini bilsem, o gün saçlarım ağarırdı.
Dokuz Taş - Bizim Köy - Geçip Giden Çocukluğum .
Siz dokuz taş oynamayı bilir misiniz? Biraz anlatayım isterseniz. İki kişi arasında oynanan oyun bir levhaya iç içe çizilen üç karenin kenar ortalarından birbirine düz bağlanarak oluşturulan çizim üzerinde, dokuzar taşla oynanan bir zeka oyunudur. Geçen gün kızıma oyuncak alırken gördüm modern halini, dijital levha üzerinde renkler yaldır yaldır,
Reklam
461 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.