Tarık Tufan’dan okuduğum ilk kitap ve bu kadar seveceğimi hiç düşünmemiştim.
Birkaç kez karşıma çıkınca birkaç kitabını birden almıştım ve iyi ki almışım dedim çünkü okur okumaz bir kitapla yetinemeyeceğimi anladım.
Arka kapakta “Tarık Tufan varoluşsal yalnızlığımızın peşine düşüyor,” diyor.
Bunun üzerine fazla söze gerek duyulmayacağını düşünüyorum zira varoluş sorunlarını ele alan kitaplar konudan daha önemli oluyor ve bizi iç yolculuğumuza çıkarıp daha derin şeyler anlatıyorlar.
Bu kitapta da genç bir adamın dışarıdan diğer herkes gibi görünse ve başarılı olarak addedilse de madalyonun öbür tarafında git gide hayattan soyutlaşması göze çarpıyor.
Zaman zaman hepimizin sık sık bu yalnızlığa, sorgulamalara ve arayışlara gark olduğu dönemler olur ya tam oradan yakalıyor bizi bu kitap, elimizden tutup yalnız olmadığımızı da hissettiriyor bence bir bakıma.
Anlatım şekli, dilinin sadeliği ve gerçekçiliği ile çok beğendiğim bir kitap oldu.
Bol bol altını çizdiğim satırlarla doldu kitabım, ara ara açıp okuyacağım mutlaka.
Yazarla tanışmak için iyi bir kitaptı, size de öneririm.