Biraz Peygamberimizin (sav) hânesini ziyaret edelim:) Yeni evlendikleri zaman amcası Ebu Talip kölesini Hazreti Hatice'nin evine gönderiyor.Hatice zengin bir kadın Muhammed'i (sav) eziyor mu git bakalım diyor... Köle bir müddet takip ediyor Peygamber'imizle Hatice'yi ...Konakları ve 400'den fazla hizmetçileri varmış fakat Hz Hatice "Evimin sultanı" dediği eşi geldiğinde kapıyı hizmetlerine açtırmaz bizzat kendisi açarak kocasını karşılarmış.(Köle bunun gibi bir sürü güzel olaya şahitlik ediyor tabi) döndüğünde Ebu talib'e hiç merak etmeyin yeğeniniz evinde krallar gibi muamele görüyor ..." diyor Peygamberimize peygamberlik gelmeden önceki 15 yıl da bu böyleydi. Peygamber'imiz günlerce Hira Dağı'nda inzivaya çekiliyordu Hz Hatice eşini 5 dakika görmek uğruna dik kayaları ,sarp yamaçları aşarak kocasının yemeğini kendi taşır ,hizmetçileri ile göndermezdi. Evde Peygamberimizin devesine bile kendi verirdi yiyeceğini. Tabii ki Hatice olmak kolay değil fakat kadınlar olarak onun eşine karşı davranışları birazcık olsun örnek alınmaya çalışılsa yine de çok şey değişebilir.
Onun şu yüce, kutsal sözlerini mırıldandım: “Taşınamaz çok ağır bir yük yüklediler ona” bu sözü söyleyen günahkârı bağışladığında şöyle dedi: “Git ve günah işleme!”{135} Demek ki günah yine günah olarak görülmüştü; O bağışlamıştı, ama aklamamıştı, oysa Bay Utin: “O bir kadın olamazdı” diyor. “Taştan, kalpsiz bir yaratık olurdu.” Başka türlü davranmanın mümkün olabileceğini yine de anlamıyor adam. Çekinerek şunun altını çizmek istiyorum: insanlığı bir tarafa bırakarak, kötülük ne olursa olsun kötülük olarak değerlendirilmeli ve özveri katma çıkarılmamalıdır.
Reklam
136 syf.
10/10 puan verdi
Şairin bu kitabında,”aysel git başımdan, sen benim hiçbir şeyimsin” gibi geniş kitlelerce bilinen şiirleri de çok bilindiğini düşünmediğim ama şairi seven okuyucuların bilebileceği şiirler de mevcut. Türkiye’de şairlerimizin genelde bazı şiirleriyle tanınmaları, sürekli bazı şiirleriyle anılmaları ve aslında bu durumdan pek de memnun olmadıkları
Bela Çiçeği
Bela ÇiçeğiAttila İlhan · İş Bankası Kültür Yayınları · 20221,652 okunma
Sinan ilk mimari eserini kırk sekiz yaşında meydana getiriyor. Şaşırtıcı geliyor değil mi? O zamana kadar bu vasfıyla bilinmemiş. Peki soru: Kırklı ellili yaşlarına kadar ne yaptı dersiniz? Marangozluk. Evet evet, marangozluk yapıyor. Bir marangozhanede kendini geliştirmek için yıllarını veriyor. Bugünkü tabirle ekmek parasını oradan kazanıyor.
Bir şiir vardı: "Gözlerin kal diyor, dudakların git." Öyle bir durumdayım ki: "Gözlerim uyu diyor, ruhum oku." Hangisini dinlesem bilemedim.
Bazen şeytan diyor ki git yanaş şuna anlat içinden geçenleri...
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.