Gitmek bir iç çekişe döndükçe,
yaşadığımız her şey değersizleşiyordu. Yaşlılarla
çocuklar arasında hiçbir fark olmadığını gördüm bir gün.
Evler, sokaklar, babam, kırlangıçlar… Trenler dışında
her şey, bir yatıra bağlanmış çaputlar gibiydi. Herkes
birbirine bakarak anlıyordu yaşadığını. İçimdeki yalnızlık
başka yankılar istiyordu. Ömrüm olmayacaktı yoksa.
Ve bir akşam, gittiği yöne aldırmadan ilk trene bindim,
bin yıldır kimsenin inmediği istasyondan.’