"Bizi içeriye hapsetmişlerdi, harfleri de kağıda. Yazmak, konuşmanın susturulmuş, bir kağıt üzerine hapsedilmiş halinden başka neydi ki zaten. Biz bir gün bavulumuzu alıp dışarı çıkardık muhakkak ama harfler o ak kağıt üzerinde tutuklu kalmaya devam ederdi."
"Sanki epeydir burada değil, çok başka bir yerde, zamanın iyiden iyiye silikleştiği, bir trenin ağır ağır ilerlediği, yanından bir nehrin aktığı tenha bir kanyonda yaşıyor gibiydi."
"Üzülme ve bil ki dünya dediğin lüzumsuz bahçe, bazen her yer, bazen tek bir yer, bazen de hiçbir yerdir. İnsan dediğin kötü tohum, bazen her şey, bazen tek bir şey, bazen de hiç bir şeydir."
"An, annemin çırpıntılı sesinde parçalanarak tuzla buz oldu. Kol kola girdiklerinde akıl almaz anlamlar taşıyan sözcüklerin cüretkar uğultusu kulaklarıma doluştu."
"Zihin, sözcüklerin hapishanesidir, bir ritim varsa bu sözcüklerin düzensiz ritmidir; oysa yürek nefes alır, organlar arasında bir tek o atar ve bu atması onun daha büyük şeylerin atmalarıyla uyum sağlamasına neden olur."
"Böyledir bu dünya, yaşam cömertlik ister: İnsanın kendi içindeki karakteri yetiştirmesi, ama bunu yaparken de çevredeki hiçbir şeyi algılamaması, hala soluk alsa da ölü olmaya benzer."
Biz okurlar, sadece eğlence amaçlı olsa bile, arkadaşlarımızın kütüphanesini gözleriz. Bazen sahip olmadığımız ama okumak istediğimiz bir kitabı bulmak için yaparız bunu, bazense karşımızdaki hayvanın ne ile beslendiğini öğrenmek için.
"İnsan, kendinin vehmidir. Yoruldum kardeşim, yorulduk. Ben dünyanın bir parçası olmaktan bu denli yorulduysam dünyanın kendisi ne haldedir kim bilir."
"Galiba zamanın göreceliği en çok aşkta, savaşta, bir de hastalıkta ortaya çıkıyor. Dünyanın geri kalanı için akrep üç aşağı beş yukarı benzer şekilde soksa da, bu üç grupta ayakta kalmaya çalışanlar için zehrini başka türlü akıtıyor."