İşte bir seçim yaparken vicdanımız,gönlümüz rahat mı.....?
İç tanıklığa önem veren kültürde bireyler, "Ben varım!" duygusu içerisinde sorar;"Ben ne düşünüyor, ne hissediyo­rum?" Ak abinde ona göre "yanlış" ve "doğru"ya karar verir. İş­te o zaman gözlemleyen bilinç içe döner ve vicdana, değerlere odaklanarak değerlendirmeye başlar. Sorar: "Böyle bir seçim yapıyorum ama bu gerçekten kendi se­çimim mi? Ben burada tam anlamıyla kendim miyim? Bu se­çimle ilgili aynada kendi yüzüme gönül rahatlığıyla bakabile­cek miyim?.....
Cennet totaliterdir, çünkü vatandaşlara sunulmak istenen yeryüzü cenneti, hükümetlerin kendi tasarımıdır. Bu cennetin nasıl bir şey olacağı, uzmanlar ve politikacılar tarafından kararlaştırılır. Yönetenlerin cennet kavramı onların gözünde öylesinde eksiksiz, öylesine mükemmeldir ki, cehennemin sözü bile edilmez. Cennete alternatif olacak bir cehennem yoktur ortada. Hükümetlerin yanılgıya düşmüş, her şeyi doğru düşünememiş, kibirlerine yenilip günah işlemiş olmaları diye bir olasılık yoktur. Olsa olsa, siyasal partiler arasında seçim yapma şansımız vardır, sözüm ona.
Reklam
Ortakyaşam ilişkisi kurma eğilimi gösteren kişilerin birbirlerini bulmada gösterdikleri çabukluk ve beceridir. Bu, bilinçli bir seçim yapmaksızın olağanüstü bir sezgi yoluyla, iki kişinin birbirine doğru yaklaşması biçiminde gerçekleşir. Herkes kendi benliğinin ulaştığı olgunluk derecesine eşit olgunlukta birini bulur. Gerçi bazen görünürde kişilerden biri çocuksu ve ilkel davranışlarda bulunurken diğeri sağduyuyu temsil eder, ama sağduyuyu temsil eden kişi aslında kendi içindeki çocuğa yabancılaşmıştır ve onu karşısındaki insanda sever. Bir başka deyişle, aslında kendini sever. Çocuksu davranan taraf ise vaktiyle ana-babasından alamadıklarını şimdi alma çabasındadır. Bunu gerçekleştiremediği gibi, kendisine saygısını da yitirir. Üstelik, kendisine karşı ana ya da baba rolünü üstlenen kişinin egemenliğine teslim olur. Gerçekte onun da baba ya da ana rolü oynayan bir çocuk olduğunu ve kendi bağımlılığına dolaylı yoldan doyum aramakta olduğunu göremez. Öte yandan, kendi benlik sınırlarını çizememiş birisi ile olgunlaşmış bir insan arasında bir ilişki kurulamaz, hatta başlayamaz. Birbirlerinin varlığını fark etmezler bile!
İlginç olan bir yön de ortakyaşam ilişkisi kurma eğilimi gösteren kişilerin birbirlerini bulmada gösterdikleri çabukluk ve beceridir. Bu, bilinçli bir seçim yapmaksızın olağanüstü bir sezgi yoluyla, iki kişinin birbirine doğru yaklaşması biçiminde gerçekleşir. Herkes kendi benliğinin ulaştığı olgunluk derecesi­ne eşit olgunlukta birini bulur. Gerçi bazen görünürde kişiler­den biri çocuksu ve ilkel davranışlarda bulunurken diğeri sağ­ duyuyu temsil eder, ama sağduyuyu temsil eden kişi aslında kendi içindeki çocuğa yabancılaşmıştır ve onu karşısındaki insanda sever. Bir başka deyişle, aslında kendini sever. Çocuksu davranan taraf ise vaktiyle ana-babasından alamadıklarını şim­di alma çabasındadır.
Sayfa 123Kitabı okudu
Onun suçu değil, dedi. Ah, evet dedi Lex, neredeyse bizi yiyordu ve bu onun suçu değil. O bir etobur. Sadece yapması gerekeni yapıyordu. Michael Crichton, Jurassic Park Bir sürüngenin bilinçli seçim yapmak gibi bir seçeneği yoktur. Sürüngenlerin her davranışı, her hareketi içgüdüseldir. Yiyecek, sığınak ve üremek için uygun bir eş arayışını yöneten yalnız ve yalnız içgüdülerdir. Tüm savunma stratejileri gene- tik olarak, ilkel ve son derece etkili beyinde programlanmış bulunmaktadırlar. Bu davranışlar sürüngenin kontrol edeme- diği ritmik döngülerin bir parçasıdır. Yaşama dair bu ritüeller, yüz milyonlarca yıldan beri yıl be yıl, mevsim be mevsim, günbegün tekrarlanmışlardır. Neden? Çünkü işe yararlar. Böcek bir kütüğün üstünde güneşin tadını çıkararak ker- tenkeleye doğru ilerler. Kertenkele dilini üzerine şaklatır ve böcek yok olur. Kertenkele aç olup olmadığını dert etmekten vazgeçmez. Böceğin yenilecek kadar temiz olup olmadığına dair bir soru işareti yoktur. Günlük kalori oranına uygun olup olmadığına takılan da yoktur. Sadece onu yemiştir. Tıpkı uyuduğu, ürediği, kaçtığı, donduğu, savaştığı ve benzerleriyle ilgili yaptıkları gibi. Içgüdülerle yönetilen hayat yalındır. Ker- tenkelenin hatırlaması gereken bir şey yoktur, plan yapması gerekmez, öğreneceği bir şey de yoktur içgüdüler hepsini halleder.
Öncelikle beyni resetlemek için uyuyoruz. Öğrenme, hafıza, doğru karar alma, doğru seçim yapma kapasitemizi ertesi gün yükseltebilmek için uyuyoruz. Psikolojik sağlığımız için uyuyoruz. Uyku beynimizdeki duygusal beyin yolaklarını kalibre eder. Ertesi gün sosyal hayatımızda ve hislerimizde doğru rotayı daha kolay buluruz. Daha temiz bir beyin için uyuyoruz. Beynin lenfatik sistemi beyindeki metabolizma artıklarını gece boyunca detoks eder. Uyku bağışıklık sistemini güçlendirir. Tümörlerle savaşmayı, enfeksiyona direnmeyi artırır. Uyku; şeker, insülin, leptin metabolizmasını dengeler. Kiloyu kontrol eder. Uykusuzluk ise kilo aldırır.
Reklam
her insanın içinde itici bir güç vardır; mevcut olanla, konfor alanıyla yetinmeyen bir güc. bir seçim yapacaksın, konfor alanından dışarı çıktığın zaman belirsizliğe doğru ilerleyeceksin ve bu da tehlikeli.. cesaret istiyor. ama için biliyor ki heyecan da orada. işte bu heyecan önemli, aksi hâlde bir ölüden farksızsın.
Sayfa 232Kitabı okudu
Fizik açısından bakalım : Herhangi bir olay karşısında karar verebilceğiniz üç seçenek olsun. Bu üç seçenek de siz karar verene kadar olmamıştır ama siz karar verince bunlardan bir tanesi gerçekleşir. Bu farazi durumu mantıksal yapı olarak , kuantum fiziğindeki dalga fonksiyonu denen duruma benzetebiliriz. Siz seçim yapmadan nce her üç olasılık da birbirine eşit ihtimaller olarak mevcuttur. Yani bütün seçimler , bütün olasılıklar her zaman her yerde vardır ve yaratılmıştır. Kuantum fiziğinin bize söylediği şeylerden bir tanesidir bu. Siz kendi tercihinizi kullandığınızda , mesela bir parçaçık laboratuvarında gözlem yaptığınızda yahut gerçek hayatta şununla değil de bununla konuşmayı seçtiğinizde , gerçekliği farklı bir yöne doğru bükersiniz , fizikteki tabiriyle çökertirsiniz. Buna fizkite dalga fonksiyonu çökmesi denir.O andan itibaren gerçeklik artık o hattan ilerlemeye devam eder.
Biz gecenin karanlığının avantajını ful l kapasite kullanabilmek için uyuyoruz. Karanlıkta, gecede büyük menfaat var. Uyku bir zaman kaybı değil, bir kar. Öncelikle beynimizi resetlemek için uyuyoruz. Öğrenme, hafıza, doğru karar alma, doğru seçim yapma kapasitemizi er t esi güne yükseltebilmak için uyuyoruz. Psikolojik sağhğımız için uyuyoruz. Uyku beynimizdeki duygusal beyin yolaklarını kalibre eder. Ertesi gün sosyal hayatımızda ve his­ lerimizde doğru ratayı bulalım diye uyuyoruz.
Reklam
"Yanlış yapboz parçasını doğru yere koymaya çalışmak gibi, nasıl bir parça diğerinin yerini tutmuyorsa, yanlış seçim de doğrusunun yerini tutamaz."
Olağan bilim sırasında geçerli olan düşünce/mantık kuralları ve ölçütler devrim sırasında farklı yaklaşımlar arasında seçim yapması gereken bilim insanına yardımcı olamazlar, çünkü bu kuralların hepsi zaten daha baştan bir paradigmaya, belli bir geleneğe bağlıdır. Paradigmaların dışında ve üstünde her zaman için geçerli olan kurallar saptamak ise hemen hemen olanaksızdır, çünkü farklı paradigmalar doğayı, neredeyse farklı dünyalardan söz edecek kadar bağdaşmaz tarzlarda görmekte ve açıklamaktadırlar. Örneğin, Newton yasalarının geçerli olduğu bir dünya ile Einstein yasalarının geçerli olduğu bir fiziksel dünya asla özdeş olamazlar. Birinin doğru olması için diğerinin yanlış olması gereklidir; yahut da bambaşka bir dünyadan söz ettiği kabul edilmelidir.
İnsanların kendini feda etmesi ve arıların kendini feda etmesi
Kendi türünden birine yardım etmek gibi arı ve insan arasındaki tamamen aynı özgeci bir davranışı ele alırsak, bunun “ahlaki farkındalık” ile yapılıp yapılmamış olması çok önemli bir farktır. Hayatını feda edecek şekilde özgeci davranış yapan arıların bu davranışlarını, bunu bilinçli bir şekilde iyi-doğru ve kötü-yanlışın “farkındalığı”nı hissederek ve “ahlaki seçim” yaparak değil de, genlerinde kodlu olan bir kodun “farkındalıksız” uygulayıcıları olarak görmek daha uygundur. (Böcekbilimcilerin çoğunluğu bu hususta hemfikirdir.) John Hick’in dikkat çektiği gibi arı, “ahlaki farkındalık” ile ahlaki seçim yapabilse “kendisinin yaşamını feda etmemeyi” de tercih etmesi pekâlâ mümkün olurdu.
Öyleyse, insanların kişiliğine saldırmak yerine, öfkeyi kişiliğin ürünü olan duygu ve düşüncelere aktarmak daha doğru bir seçim olur.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.