Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mahkemede, suçlu sandalyesinde, bilerek ya da işledikleri suçları bilmek zahmetine katlanacak kadar dahi düşünmediklerinden bilmeyerek, eziyet eden, hor gören, aşağılayan, ihmal eden, aldırmayan, unutan, kötüleyen, alay eden, ıstırabı paylaşamayan, insanlar arasına duvarlar çeken, küçümseyen, çaresiz bırakan, yalnız bırakan, terkeden, baskı yapan,
Yakamoz& Papatya [1-8] hepsini okumak isteyenlere...
Aşk lafını ağzına almazdı Yakamoz. Nerede aşık görse garipser, aşk acısı gördü mü dayanamaz, gülerdi. Çok ketumdu, kimseye hiçbir şey söylemezdi. Bir kadının onu seveceğine inanmazdı, gerçek aşkın onu bulacağına ihtimal bile vermezdi. Sonra bir gün onu gördü, onu Papatyasını bakmaya kıyamadığı o narin çiçeğini hayatında hiç böyle hissetmemişti.
Reklam
Ayağa kalkıyorum, ona yaklaşıyorum ve yutkunuyorum. "Seni tekrar öpeceğim ve bu sefer ağlamanı istemiyorum. Bunu hisset- meni istiyorum. Zevk almanı istiyorum. Bunu yapabilir misin?" Kristal gözleri açılıyor, uzun ve kıvrık kirpiklerinin arasından bakarak başıyla yavaşça onaylıyor. Elim yukarı doğru hareket ediyor ve dudaklarımız
Sayfa 63
Kararlı hissediyorum, ruhumu yerden kazıyorum ve arındırıcı bir nefes alıyorum. Kendimi aynada gülümsemeye zorluyorum. Bu, garip geliyor ama bir şekilde ruh halimi yeterince yükseltiyor, ki banyodan çıkabileceğimi ve Cristiano o akıllı ağzını açtığında bağırıp çağırmayacağımı düşünüyorum. Bornozumun kemerini sımsıkı bağlıyorum, kapı koluna uza- nıyorum ve kapıyı birden çekip açıyorum, geçici oda arkadaşımla yüz yüze geliyorum. Kalbim hopluyor, ürküyor, göğsüme tırmanıyor, dışarı çıkmak ister gibi çarpıyor. Bana bakışı ciğerlerimdeki tüm havayı çekiyor ve tam olarak ne olduğunu anlayamadan elleri belimi kavrıyor ve ağzı benimkine doğru yaklaşıyor. Sırtım banyo kapısına daya- nıncaya ve gidecek başka bir yer kalmayana kadar, her adımında beraberce hareket ediyoruz. "On... dokuz... sekiz..." diyor, sesi bana fısıltı gibi geliyor "Cristiano." Sağ eli çenemin altını kavrıyor ve ağzımı yukarı doğru çeviriyor. "Yedi... altı..." devam ediyor. "Ne yapıyorsun?" "Beş... dört... üç..." İç çekiyor, ağzı daha da yaklaşıyor. Du- dakları benimkilerine değiyor ve nefesindeki nane ve Scotch ko- kusunu içime çekiyorum. "İki... bir..." Ağzı benimkiyle buluşuyor, parmakları boynumun ense kis- mındaki nemli saçlarımda dolaşıyor. Dilimi ağzına almıyor. Bu, durumu kirletmiyor veya basitleştirmiyor veya vahşileştirmiyor. Beni tehdit altında ya da güvensiz hissettirecek bir şekilde öpmü- yor. Aslında, bunun ne olduğunu düşünürsek, o mükemmel bir beyefendi. Gözlerim kapanıyor ve düşüncelerim sessizleşiyor.
Sayfa 51
Ama savaşın sonuna doğru insanlar yaptıkları işin tüm korkunçluğunu hissetmelerine ve bunu durdurmak onları memnun edecek olmasına rağmen belirsiz, gizemli bir güç hala onları yönetmeye devam ediyor, terlemiş, baruta ve kana bulanmış, sayıları üçte bire inmiş topçular, yorgunluktan tökezlemelerine, nefes nefese kalmalarına rağmen hartuçları getiriyor, topları dolduruyor, nişan alıyor, fitilleri ateşliyorlardı; gülleler her iki taraftan da aynı hızla, aynı acımasızlıkla uçuyor, insan bedenlerini paramparça ediyordu ve insanların iradesiyle değil, insanları ve dünyaları yönetenlerin iradesiyle gerçekleşen korkunç olay da devam ediyordu.
Sayfa 313Kitabı okudu
Çocuklarda ve geleceğin yetişkinlerin doğru okuma alışkanlıkları oluşturmanın yolu, öncelikle ailede kitap okunmasından geçer.
Reklam
200 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Bu Coğrafyada, Bu Hayatta
Kitap yazarın kitabın karakterlerinden biri olan Ethem'e ithaf etmesiyle başlıyor aslında, Ethem'in öyküsüyle değil. Aklıma daha bu ithafı okurken Anna Karenina geldi istemsizce. Tolstoy'un rüyalarına girmiş, kendi acısınının hesabını soran Anna Karenina gibi, Ethem de aklına takılmış Şermin Yaşar'ın. Aslında bu iki cümlelik
Söyleme Bilmesinler
Söyleme BilmesinlerŞermin Yaşar · Doğan Kitap · 20234,275 okunma
Felsefe
Zihnin sessizliğinde, kalbin huzurunu buluruz; çünkü gerçek bilgelik, içsel yolculuğun derinliklerinde saklıdır ve her nefes, bizi özümüze doğru bir adım daha yaklaştırır.
Sahil yolu ufuklara doğru uzanıyor. Yol kenarında birbirine bitişik yükselen apartımanlar eski kale surları gibi şehri kuşatıyor, nefes alamaz hale getiriyor.
Sayfa 122
Alaca bir at koşar içimde zamansız mekansız nefes'e doğru # Nurullah Genç #
Reklam
beni kimsenin incitmediği kadar incittin. ve o gün sana dedim ki: en güzel ama yitik, en acı cümlelerimin konusu sen olacaksın. her gün içimde bir parçan ölüyor. dün, seni ilanihaye görme arzumdu. bugün hissettiğim özlemdi. yarın anılarımın üzerine attığım son toprak. her an, silikleşiyorsun. sen gelene ve beni kabuğumdan çıkarana kadar her şey kontrolüm altındaydı. kabuğumdan çıkıp güzel bir adam olmak için doğru zamanı bekliyordum. nefes almak için. soluklanmak için. ziyadesiyle, kendimi güvende hissettiğimde her zaman istediğim kişiyle birlikte olduğumdan emin olduğumda göğün kopan nefhasında, yere inmek için bekliyordum. sana ait olmadığımı gözlerinde gördüğümde güçsüz kanatlarım uçamadı. boydan boya kabuğum yırtıldı. bu sefer canım hiç yanmadı. ruhum zaten avuçlarındaydı.
Doğru gördüğünü hak bildiğini anlatmakla mükellefsin ve anlatırken teşvik etmekle mükellefsin. Teşvik etmek.. Dikkat edin kıymetli dostlar! Teşvik etmek.. Biz insanları zorlamak için burada değiliz. Sufilik gönüllülük esasıdır. Gönüllülük..
Sen hiç kimseye bakma. Hiç kimseye bakma. Hiçbir şey seni aldatmasın. Gördüğün hiçbir şey seni kandırmasın. Ama iyilikler ama güzellikler ama çirkinlikler ama yanlışlıklar ama eksiklikler ama fazlalıklar.. etrafında gördüğün hiçbir şey seni kandırmasın. Sen vazifelisin. Sen Allah'a koşmakla mükellefsin. Sen O'na doğru var gücünle koşmakla mükellefsin. Mükellefliğin bu.
"Sana açıklayamayacağım çok fazla şey var," dedi. Çok dikkatli bir şekilde hemen önümde durdu. "Senin anlaman gereken çok fazla şey var. Ama sana asla zarar vermeyeceğime inanman lazım Nova, benim buna ihtiyacım var." "Neden?" diye sordum. "Neden geldiğimden beri sadece bana eziyet ediyorsun?" "Sana doğru çekilmekten kendimi alamıyorum." Hayati bir şeyi itiraf eder gibi mağrurdu. Gözlerini bir saniyeliğine dahi kırpmıyordu. Gözbebekleri titriyor, mavi karanlığa teslim oluyordu. Bakışlarının bana anlatmak istediği çok şey vardı. "Seni gördüğümden beri yapmak istediğim ama yapamadığım tek bir şey var, okul koridorunda da kolyeni alıp gittiğimden beri..." Elini yüzüme koyduğunda bir şey oldu ve korku, tiksinti, huzursuzluk, hissettiğim her şey durdu. "Sana dokunduğumda bir şey hissettim." Tekinsiz. Ateş Lordu bir kelime olsa bu olurdu. "Ne hissettin?" "Seni öpmek istedim." "Bu nasıl mümkün olabilir?" diye kendi kendime mırıldandım. Başımı yere eğip kaşlarımı çattım. Çok zorlanmamama rağmen nefes nefeseydim. Nefes almayı unutmuş olabilir miydim? "Bu gerçek değil," dedim başımı iki yana sallayarak. "Gerçek değil, senden nefret ederken bu nasıl mümkün olabilir?" Düşüncelerimi toparlamaya, zihnimi ondan korumaya çalışıyordum. Parmakları çenemin altından kavradı, yüzümü ona bakacağım şekilde kaldırdı. "Bana karşı koyamıyorsun, sana karşı koyamıyorum, sudan korkuyorsun..." Gözleri bir ihtiyaç gibi yüzümde dolandı. "Çünkü ben senin aslında Ateş Vârisi olduğunu düşünüyorum."
Sayfa 428Kitabı okudu
·
Puan vermedi
Bitmeyen Sürgün / Kitap Tanıtımı
“Yaşanmış gerçeklilik anlaşılmadan, yaşanan gerçeklilik anlaşılmaz” teziyle okuyucuyu 80'lere sürüklüyor. Tıpkı filimlerde olduğu gibi. 80 sonrası kurulmuş film seti çıkıyor karşınıza. Geçmişinizle yüzleşmeye, yol arkadaşınızın rolünü irdelemeye, toplumu sorgulamaya başlıyorsunuz. Ufuk Bektaş Karayaka, yazdıklarıyla başarıyor bunu. Kitap
Bitmeyen Sürgün
Bitmeyen SürgünUfuk Bektaş Karakaya · İletişim Yayınları · 20157 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.