Filistin'in, Doğu Türkistan'ın meselesi değil; bütün dünyanın ve bu bütünün bir parçası olduğumuz için bizim de meselemiz.
Hepimiz kişisel olarak kendimizdeki kibir, haset, kin, yalan, husumet vb. kirlerden arındırmakla mükellefiz. Kötülüklerin gittikçe artıyor olması bizim ödevimizi yeterince yerine getirmediğimizi gösteri yor. Olanlara ah vah etmemiz ya da zalimleri kınamamız bir şeyi değiştirmez. Değişmesini istediğimiz durumlar için, kendimizi değiştirmemiz ve iyiliğimizi olabildiğince çoğaltmamız gerekir. Fakat bunun için öncelikle kendi kötü yönlerimizden dolayı tövbe etmek gerekir. O kadar ki, oralarda yaşanan kötülükleri biz yapıyormuşçasına tövbe etmeliyiz. Bilerek, bilmeyerek yaptığımız kötülüklerden arınmak zorundayız. Dünyanın üzerine sürülen siyah lekeleri silmek için bunu yapmak borcumuz.
Kendimize, hayatımıza, dünyaya ve en çok bütün bunları bize bahşeden Yaratıcımıza karşı ödevimiz her zamankinden daha büyük, daha zor. Yeniden hayatın anlamını sorgulamanın, varoluş sancısını yeniden yaşamanın vakti. Her şeyde bir hikmet varsa, kötülüğün bir iyi yönü varsa, o da bizi kendimize getirmesidir. Gerçek iyilik gücüne ulaşabilmemiz için kalplerimizi arındırmamız gerektiğini anlamamıza bizi itmesidir. İşte bu yüzden:
Gazze bizi en şiddetli sarsıntı ile sarsıyor.
Gazze bizi imana ve hakikate çağırıyor.
Gazze bizi felaha ve selamete çağırıyor.
Gazze bizi dünyadan, suretten, hayalden, yok olacak olan her şeyden ebediyete çağırıyor.
Bütün yalanlar, ideolojiler, sloganlar, sahtelikler, hileler, kötülükler Gazze'nin ateşinde küle döndü.
Artık dünyanın kalbi orada atıyor!