necip fazıl yine bildiğiniz gibi ..
Her paragrafında birkaç Foucault, Nietzsche, Derrida, Heidegger serpiştirmeden konuşup yazamayan entelektüeller cennetidir Türkiye. (Üstelik yerlici, millici, medeniyetçi olmaya davette bulundukları halde en çok da mukaddesatçılar-İslamcılar yapar bunu: hele Yusuf Kaplan ve türevleri kendilerinin karikatürü olacak kadar işi abartır) İsim serpiştirmekle, hatta Batı düşünce tarihini etrafa saçıp dökmekle (name-dropping) yazılan yazılar çöplüğüdür Türkiye. "Büyük Doğu, Büyük Doğu" diyenlerin tek bir Doğulu referansı olmaması, alakasızlık ve dış dünyadan kopukluk değil de nedir?
Sayfa 56 - Alfa Yayınevi 1. Baskı 2017
Rüzgârdan diyor.
Bedevilerin bu atlar hakkında inanışları nedir bilir misiniz? Allah onu dört rüzgârdan yaratmış; ruhunu Kuzey, gücünü Güney, hızını Doğu, aklını sa Batı rüzgârlarından almış. Sonra şöyle seslenmiş: “Ey Arap, perçemine savaşta zafer veriyorum. Sırtına ganimet, karnına hazine bahşediyorum. Seni dünyanın en şahane yaratıklarından biri olarak seçiyorum. Kanatların olmadan uçacaksın. Karıncadan aldığın renginle bastığın topraklara hükmedeceksin. Alnına mutluluğu koydum, çıkıntısı ondandır, diğer hayvanların lideri olacaksın. Nereye gidersen insanlar seni takip edecek, zafer hep seninle olacak.
Doğu-Batı ikileminin şu aziz anavatanında, gerçekte olup biten nedir, bunu sahiden merak eden var mı? Bu toz duman içinde kimsenin hakkını yemeden, herkese hakkını dağıtmak mümkün mü? Kimi türbanlı kızların isterisiyle, kimi Atatürkçü kadınların isterisi arasında kaç desibellik isteri farkı var? Çoğu durumda, fikirlerden önce, bu isterinin tartışılması gerekir ki, fikre giden yol sahiden açılsın. Kendi içlerinden bu kadar söz açmayan kapalı insanların ülkesinde, fikirlerden söz etmek gerçekten mümkün müdür? Bu soruları çoğaltmak demek, birbirine katlanarak çoğalan sarmal sorunların yüreğine yolculuk etmek demektir. Kimsenin uzun yola hali kalmadığı gibi, hep kısa vade umutlar ve parça başı çözümlerle hayat ertelenmiyor mu bu memlekette? Kimse bu tür sahici yolculukları göze alamadığı için, hâlâ en can alıcı konularda bile, tartışma eşiği bu kadar alçak bir yerden başlanıyor konuşmaya, çoktan halledilmiş olması gereken sorunlara.
Sayfa 332 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Doğu ve Güneydoğu'da bir tek yaprak olmaksızın uzayıp giden bozkırlar, bir millî ayıp değil de nedir? Devleti bir kalem geçelim, peki, bölge insanının ağaç sevgisi bu kadar mı azalmıştır?!..Eğer öyle ise elbette "Dalı kıran başı keser." sözü "Ali kıran baş kesen"e dönüşmekte gecikmeyecektir. Çare, belki de bu sözü “Dal kıranın başı kesilir" şekline dönüştürmekten geçiyor. Ağaç dikmek geleneğini yitireli çok olmuş; bari ağaç katlinin önüne geçilebilse!..
Kapı YayınlarıKitabı okudu
Hem zaten geleceği kuran, geçmişe dönük özlemlerimiz değil de nedir?
Sayfa 36 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Fakat benim söylediğim mandaki makine tutsaklığı, düşünce, irade ve duygunun yerini makinenin alması demektir.
O, bizim şimdiye kadar tanıdığımız ve alışık olduğumuz insanî ruh türünü değiştirecektir Mesele artık, makine zindanında mahpus olma problemi değildir ; aksine aslında tanımadığımız ve bize tamamen yabancı olan yeni bir insan türünün yaratılmasıdır.
Öyle ki onun insanlığı makineye tabidir ve bu yeni tür insanın misyonu makinenin hareketinde kullanılan bir alet olmakta özetlenir. Yani insanlar, evrenin yegâne özgür ve bağımsız unsurları, tabiatın belirlenmiş ve bilinçsiz aletleri haline gelir.
Bizim tanıdığımız insan; titreyebilen, seçebilen,yaratabilen, kendi kendisi hakkında karar verebilen, kendisini değiştirebilen ve kendisinde devrim yapabilen bir varlıktır.
Camus'nün değişiyle insan, isyan eden bir hayvandır veya
Deskartes'in ifadesiyle insan şüphe edebilen bir varlıktır.
Makine bütün bu özellikleri ondan alacaktır .
Çünkü bütün bu üzellikler, makinenin makinizmine aykırıdır.
Makine şüphe nedir bilmez, şüpheye tahammül etmez, isyana katılamaz.
Doğu' da biz makine ve bürokratik idare teşkilatı hastalığını hissedemiyoruz; çünkü bizim toplumlarımızda henüz büyle bir hastalık yoktur. Biz onu yanlızca taklit ediyoruz.
Sayfa 24Kitabı okudu
