“İnsana bir sıkıntı dokundu mu, gerek yan üstü yatarken, gerek otururken, gerekse ayakta iken (her hâlinde bu sıkıntıdan kurtulmak için) bize dua eder.”
(Yunus/12)
Fransız ihtilalini Charles Dickens anlatımıyla buluşturan bu kitaptan bahsetmek istiyorum sizlere. İnsanlık tarihinde bu kadar derin izler bırakmış bir dönemi çok önem verdiğim bir yazarın kaleminden okumuş oldum. Bu açıdan memnunum. Ama yazmak öyle değil, bu kadar bilinen bir kitaba, hem de 457 tane inceleme yazılmışken niye bir şeyler yazalım
Kalem bir yay gibi sayfaların üzerinde dolaşıyor. Kağıda her dokunuş inceden hüzünlü nameler fısıldıyor. Kalbiniz de kulağınızla birlikte dinliyor bu hüzünlü besteyi. Uzaklardan bir düdük sesi ardından gürül gürül lokomatifin homurtusu. Kim bilir nereye hangi hüzünlü hikâyeyi taşıyor. Belki Sadullah da trendedir. Babasının elinden tutmuş "babam beni gezmeye götürüyor" diye seviniyordur. Kim bilir belki son durakta bekliyordur onları saadet. Şimdi
Mustafa Kutlu ; sana ne desem bilmem ki. Bana da inceleme yazdırdın ya aşk olsun! Aşk olsun sana!
Ben duygusal adamım öyle yok kitabın diliydi, üslubuydu, yok efendim karakterlerin analiziydi falan gibi alengirli laflar beklemeyin benden. Yazamıyorum olmuyor. Bu sebepledir uzak dururum bu yeşil sayfalardan. Ama gel gör ki bam teline dokundu
Mustafa Kutlu gel gör ki yüreğimi titretti bu kitap. Adetimi bozdurdu bana.
Aşk nedir bilir misin? Aşk yarası nedir? Hüzün babadan oğula miras mıdır? Hiç küçük bir çocuğun gözlerinde annesini gördün mü? O çocuğun yüreğinden babasını bildin mi? Sen hiç keman tellerinden aşkı, ayrılığı, hüznü ve ölümü dinledin mi? İşte bütün bu sorularınıza ve daha fazlasına cevap bu kitapta.
Bu nasıl inceleme demeyin ne olur. Şuracığa iki damla gözyaşımı bırakayım da affedin kusurumu..
Tirende Bir KemanMustafa Kutlu · Dergah Yayınları · 20153,918 okunma
" Kendini bildi bileli kabuğunu arayanlara." diyor kitabın başında yazar. Ne demek istediğini okudukça çok iyi anladım.
Her biri diğerinden etkili her biri umut dolu beş öykü...Kendini sığdıracak küçücük oda arayan ve huzuru bulmaya çalışanlar, yüreğinizi bir sıkıştırıp bir ferahlatıyor.
Bazı sayfaların orta yerinde kendimi bulduğum oldu. Satırlar kalbime o kadar dokundu ki gözlerimin dolmasına engel olamadım.
Ama yine de son sayfayı kapattığımda kocaman bir hüzün ile birlikte kocaman bir umut doldurdu kalbimi..
Hasan Hüseyin Korkmazgil'in o güzel satırları sanırım tam bu öykülerin özeti ;
" Bu ne çıldırtan denge,
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe. "
2019 Sait Faik Hikâye Armağanı verilmiş bu kitabı ben deneyimlemenizi çok isterim..
İdeolocya Örgüsünü okumak benim için çok serencamlı geçti. 79 günde anca bitirişimin altında yatan sebeplerine değinmek istiyorum.
Bu eser hakkında Üstad Necip Fazıl diyor ki:
"Bu eser, benim bütün varlığım, vücut hikmetim, her şeyim... Ben, arının peteğini hendeseleştirmeye memur bulunması gibi, bu eseri örgüleştirmek için yaratıldım.
"Karanlığın sızdığını görüyor musunuz çatlaklarımdan? Tutamıyorum içimde hayatımı."
Kitaptan bahsetmeye başlamadan önce sizlere birazcık Plath' den bahsetmek isterim;
Sylvia Plath 27 Ekim 1932 yılında Boston' da ailenin ilk çocuğu olarak doğar. Annesi Avustralyalı babası ise Alman'dır. Babası Boston Üniverstesinin biyoloji bölümünde
Bir sonraki sabah, elinde kitapla geldi mezarın başına. "Bak" dedi. "Seni buldum. Neymiş adın, biliyor musun?"
Güldü. Kitabın kapağındaki ilk kelimenin üzerinden işaret parmağıyla geçerek, "Oğuz..." dedi. Sonra da ikinci kelimeye dokundu. "Atay... Oğuz Atay..."