Sağıra sözünü, köre yüzünü süsleme gönül, yorulursun sözünü söyleyecek kadar gönlü yorulmuş Neşet Ertaş'ın. Bütün gözler bütün kulaklar perdelerini sonuna kadar çekmiş, görmüyor duymuyor. Belki de görmek ya da duymak istemiyor.Çünkü görüp duyup algıladığında artık eskisi gibi olamaz. Savunma mekanizmalarının güvenli kabuklarına sığınamaz ve değişmek gerekiyor değişmek zor, zahmetli. Bedel ödemek istiyor. En önemlisi de kendinle yüzleştiği vakit ya kendinle bir daha yüz yüze bakamazsa. Bu derin acıya gerek yok. En iyisi bu kadar derine inmeden, yılan daha küçükken başını ezmeli. Bir söz bir göz öze dokunmadan, vicdan yastığına temas etmeden beyin koridorundaki havayı teneffüs etmeden, ona arkamızı dönelim. Dönelim ki duvar olalım korkak heybetimizle o söze. Çarpsın ve geri dönsün muhatabımızın kıyılarına vursun..
Söylediğim söz hiç yol almadan bana döndün ya, gel sineme gel söyleyemediklerim çeyizine. Belki bir gün sen de diğerleriyle birlikte uğurlanırsın bu evden. O zamana kadar sen de dinlen yorgunluklarımın tortusunda. Rabbim her canlı ölümü tadacak ya ben gibi, biz gibi. Ölünce sen cennetinde dinlendir inşallah. Dünya yorulup dinlenemeyecek kadar telaşlı, insanlar yorup dinlemeyecek kadar bencil ve zaman hepsi üzerinde nakışsız bir yorgan..