Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ölüm haberi tuhaf şey. İstenmeyen misafirlere benziyor. O gelince evin bütün düzeni bozuluyor. Kap kacağın yeri değişiyor, kimin nereye oturacağı karışıyor, her yerimiz ayıplanacak tozlar içinde kalıyor sanki, ne kadar ovsak da bir türlü tam temizlenmiyor.
Sayfa 26 - hep kitap
Bazen bir kabahatin ardından kafasını duvarlara vurmaz hemen insan. Ne yaptığını anlaması biraz zaman alır.
Sayfa 25 - hep kitap
Reklam
Çok gören biri, kendini ancak az gören biriyle tamamlayabilir.
Sayfa 21 - hep kitap
Babalar bunu hep yapar. Bir gün ansızın ölürler ve siz elinizdeki hatıralarla idare etmek zorunda kalırsınız.
Sayfa 19 - hep kitap
Olmasını istediğimiz, olmasından korktuğumuz ya da olduğunu sandığımız şekilde hatırlıyoruz hadiseleri. Oldukları gibi değil.
Sayfa 17 - hep kitap
Çözülen bir yumaktan ziyade, giyilmekten yıpranmış eski bir hırkayı sökmeye benziyor hatırlamak. Her an olmadık bir noktada düğümlenebilir ip. Kopabilir oradan. Ve bir kere koparsa, bağlansa da aynı olmaz artık.
Sayfa 16 - hep kitap
Reklam
Ne aşk, ne ayrılık acısı, ne de arada bir kapınızı zorlayan başıbozuk varoluş sancıları, hiçbiri bir yarın olmayışının ruhta açtığı gediğin yanına bile yaklaşamıyor. Gittikçe büyüyen, büyüdükçe eriyen bir kartopu misali yuvarlana yuvarlana yaşayıp giderken, bunu idrak edemiyor insan. Öldüğündeyse zaten geç kalmış oluyor.
Sayfa 7 - hep kitap
Ruhunuzu ele geçiren zifiri karanlığa diri diri gömülmeye niyetiniz yoksa, kendi ölümünüze fazla kafa yormaz, o kapınızı çalmadıkça bizzat gidip hatırını sormazsınız. Hayatta bazı şeylerin varlığı, uzun boylu düşünmemek kaydıyla kabul edilir.
Sayfa 5 - hep kitap
Çoğu kez Ateşe dokunmadan yakarız kendimizi Ve düşmeden suya Boğulur düşlerimiz..
Rüyalar resimler taşımıştı bana, rüzgarsa fısıltılar. Her bi­riyle, içimde dönen tornavida zarafetiyle deşilmiştim. İyiliği­me, inceliğime, dünyaya geniş, kendime dar gelen sırça kalbime yormuştum bunu. Palavra! Gerçek şuydu ki, görecek kadar ka­mil, duyacak kadar dikkatliydim de, cevaplayacak kadar adil değildim. Her uzvum tamamdı fakat ben eksiktim. Kimsenin om­zuna dokunmamıştı elim. Omuz vermeden, gözyaşı silmeden, kalp ısıtmadan, el uzatmadan, dünyaya da içindekilere de zer­rece dokunmadan, çoktan sönmüş bir ruh gibi yaşayıp gitmiş­tim. Yalandan, sığ bir incelikti benimki; derinde küttüm, kötüy­düm, korkağın tekiydim. Nice kabus akarken gözlerimin önün­den, ben sadece uyanmayı dilemiştim. Hiçbir çığlığa yankı ver­memiş, ne vakit bir yaraya denk gelsem, kabuk sandığım sessiz­liğin ardına gizlenmiştim. Sessizlik, susanların yükselttiği de­rin bir uçurumdu. Kıyısına geldiğimde, gücümü toplayıp da bu­radayım diye bile seslenememiştim. Bu yüzden suçlu, bu yüzden yenik, bu yüzden zayiydim. İlk günahımın kıymeti yoktu. Ben, en sık işlediğim günahla, suskunluğumla mimlenmiş, ko­lumdaki uyuşuklukla mühürlenmiştim.
Sayfa 249 - Hep KitapKitabı okuyor
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.