"Anne...onun bakışı bakış değil." "Ne?" "Dokunuşu dokunuş değil." Zeynep'in dolu dolu gözlerinden bir yaş düştü. O an anladı. Gökçe, daha fazla bir şey söylemeden evden ayrıldı.
328 syf.
8/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
Ay buna da incelemeyi İngilizce yazmışım. Yine çeviri aracı kullandım ve sadece üstün körü okudum. Yazım dilinin garipliği mazur görün. Bu kitabı okumaya başlamak gerçekten zordu. Camorra'dan nefret ederdim, Remo'dan nefret ederdim. Hâlâ da sevmiyorum. Bu yüzden Fabiano'nun kitabını yıllar önce Camorra Günlükleri'nin bir
Twisted Loyalties
Twisted LoyaltiesCora Reilly · Createspace Independent Publishing Platform · 201811 okunma
Reklam
Ayrı düşmüş insanlar için ülke bazen yanlızca bir türkü demekti, bazen buğusu üstünde sıcak bir yemek, bazen bir sokak görüntüsü, bazen de bir isim. Nereye giderse gitsin ülkesini içinde taşırdı insan. Ülke düşüncelere sinerdi, davranış olur, hiç beklemediğiniz bir anda kendini gösterirdi. İstesenizde kurtulamazdınız ondan, bir tat, bir dokunuş, bir ses, bir koku, bir görüntü olur, aklınıza takılır, çekip götürürdü çocukluğunuzun, gençliğinizin geçtiği yerlere.
Akasya Kokusu
Yolda adımlarımı dikkatlice atarken, hafif rüzgarla taşınan akasya ağaçlarının beni karşılayan huzur verici kokusunu derin bir nefesle içime çektim. Ağaçların altında kendime bir mola verip sigaramı yaktım. İçimde biriken duyguları dumanla birlikte gökyüzüne bırakırken, gözlerim ağacın dallarında dans eden yapraklara takıldı. İstemsizce uzandığım yerden birkaç çiçeği koparıp avucumun içine aldım. Parmaklarımın arasında hissettiğim o yumuşak dokunuş, içimi derinden titreten bir duyguyu uyandırdı. Bir çiçeğin kokusu, sigaranın dumanıyla karışarak ciğerlerimi doldurduğunda, kalbimin derinliklerinde bir sancıyla karşılaştım. Acaba bu sancı, bu kadar basit bir çiçeğin kokusundan mı kaynaklanıyordu? Dudaklarımdan dökülen dumanın ardında yatan düşünceler, beni geçmişe sürükleyip kırık kalbimin derinliklerine doğru yolculuğa çıkardı. Belki de bu çiçekler, bir zamanlar açtıkları yerdeki yarayı hatırlatıyordu bana. Ve belki de bu sancılar, geçmişin izlerini hala taşıyan bir kalbin sessiz çığlıklarıydı. O an aldığım karar netti: Bu çiçekleri kırık kalpler müzesine bağışlamalıydım. Fakat basit akasya çiceği görene bu sızıyı nasıl anlatacaktı?
Ah bu koku, bu ten, bu dokunuş Ah bu delilik sarsar bedenimi Yok olmak zamanı şimdi
Facebook, “varlığı senkronize etmeye" yönelik daha geniş kapsamlı çağdaş ve (teknik) tertip kapsamında, oldukça ironik bir biçimde ötekinin yüzünü yok ederek yerine daha kısa ve öz bir mevcudiyet, daha hafif bir dokunuş getirir. Bu durum etkileşimlere farklı bir senkronizasyon türü getirir: "yaşam eksenleri boyunca yolları bir ya da
Sayfa 57 - 58 - PdfKitabı okudu
Reklam
Ufak bir dokunuş yapalım
Biri yazmış “ cenneti bile gördüm kendimi göremedim” Hemen düzeltelim “ cenneti bile görmek istedim, kendimi göremezken” gibi bir betimleme daha iyi olurdu sanki
622 syf.
8/10 puan verdi
·
30 günde okudu
1850 yılları Rusya’sından bir kesiti anlattığı bu romanda Goncharov bir köy ağasının tek oğlu olan Oblomov'un ailesi tarafından nasıl tembelliğe alıştırıldığını, kendisinde mevcut yeteneklerin nasıl körletildiğini anlatmaktadır. Dağınık düsünceleri arasından dünya ile ilgili inanılmaz doğru şeyler söyleyen ancak sürekli gaza gelip eyleme
Oblomov
Oblomovİvan Gonçarov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202138,9bin okunma
Yazmak,yazmak,yazmak...
Henry Miller yazmaya dair duygularını “Tek bir gün bile yazmadan geçirebileceğimi düşünmek beni çıldırtıyor,” cümlesiyle ifade eder. Sait Faik ise duygularını  “Yazmasam deli olacaktım.” diyerek kelimelere döker. Ustaların bu sözleri, yazma eylemiyle olan ilişkimizi çoğaltmamız gerektiğini hatırlamak açısından önemli. Ancak bu sefer, yazma eylemi
Derinden bir bakış, şefkatli bir dokunuş, içten bir fısıltı, tatlı bir gülümseyiş, ham bir meyvenin ağzımızda bıraktığı tat, çorak topraklarda açan narin çiçekler gibi yaşamamız gerektiğini kanıtlayan o kadar çok işaret vardı ki yeryüzünde. Zalimliklere, kötülüklere bakıp küsmek kendi kendimize haksızlık etmek olurdu.
Reklam
200 syf.
·
Puan vermedi
Çoğu,yazarın 2000 -2010 yılları arasında dergi ve gazetelerde yazdığı yazılardan oluşan bir deneme kitabıdır. Yazılar kitap basılmadan önce yazar tarafından elden/kalemden geçirilmişler.Fakat öz,ilk yazıldıkları hislerle aynı bırakılmış sadece ifade biçimine dokunulmuş.Daha çok teknik bir dokunuş denebilir. Bazen bütün bazen de o bütünün içinden bir an,bir gün çekip alınırsa ortaya çıkacak olan eksiklik,zamanı ,zamanın her birimi,sıradanın içindeki güzellik,tüketimin ve insan doymazlığının dünyanın doğal döngüsüne ve dengesine yansıması dünyanın maddi ve manevi değişimi ,insanın değişimi,kelimelerin önemi işleniyor. Yazılarda genel olarak geçmişe özlem, hayatı kavrama ,dünya ve yaşam kavramlarına mana arama,bir türlü göremediğimiz hayatı hayat yapan ve insanı huzura götürecek olan ayrıntılar var. Dili gayet açık yer yer de şiirsel bir anlatıma sahip.Her denemede derinden bir hüzün olmasına rağmen yazar umuttan yana,enseyi karartmadan yaşamaktan yana.Bazen bir ânı bazen de genel olanı anlatan, genel olarak bütüne odaklı yazılardan Gizli,Neye Dokunsam Deniz,İşte Başlıyor Yine, Her Şey Kaybediyor Zamanla Katılığını,Uzak Bir Gemi bende ayrı bir yer edinen denemeler oldu. Yazar bazen bir soru soruyor ve kendinizle baş başa bırakıyor.Örnek ; Neydi,geçen zamanı unutulmaz kılan ?
Gözağrısı
GözağrısıGökhan Özcan · Vadi Yayınları · 2017782 okunma
Hayır, insanların birbirleriyle daima konuşmak zorunda olduğuna inanmazdı Dr. Mavi. Henüz sözcükleri tükenmemiş çiftler derin bir sessizlikte, sadece davranışlarıyla birbirleriyle konuşabilirlerdi. Bir bakış, bir dokunuş, bir tebessüm yeter de artardı bile. Hatta bazen birbirlerine bakmadan bile ruhları iletişime geçebilirdi.
Sayfa 155
- Öğretmenim neden size sürekli gül getiriyorum biliyor musunuz? - Neden? - Çünkü sizi çok sevdiğim için. Çocukların masumiyetinde insanın ruhunu menevişlendiren bir dokunuş saklı 😇✨
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.