Benim müşterilerime gelince, onlar, bencildiler, yoksuldular, çirkin emeklilik projelerinin içine sıkışmış maddiyatçı kişilerdi, kanlı ve pozitif balgamlarıyla. Gerisi umurlarında değildi. Hatta mevsimler bile umurlarında değildi. Mevsimler konusunda hissetmek ve bilmek istedikleri tek şey, onların öksürük ve hastalıkla olan ilişkilerinden ibaretti, kışın, söz gelişi, yaza kıyasla daha kolay nezle olunduğu, buna karşılık kanlı balgamın ilkbaharda daha kolay söktürüldüğü ve havalar ısındığında haftada üç kilo vermenin dahi mümkün olduğu... Kimi zaman, aralarındaki konuşmalarını duyuyordum, sıralarını beklerken, beni başka bir yerde sandıklarında. Hakkımda yılan hikâyesine dönen korkunç şeyler anlatıp, akla hayale sığmayacak yalanlar sıralıyorlardı. Bana bu şekilde bok atmak onları yüreklendiriyordu ola ki, direnebilmek, ayakta durabilmek için, gitgide daha acımasız, dayanıklı ve pek kötü ruhlu olmak için gereksinim duydukları kim bilir hangi gizemli cesareti bulmalarına yardımcı olma babında. Anlaşılan, bu şekilde dil uzatmak, karalamak, aşağılamak, tehdit etmek, iyi geliyordu onlara. Oysa, ben, onlara yaranmak için çırpınmıştım, tüm olanakları zorlayarak, davalarına sahip çıkmış, yardımcı olmaya çalışmıştım, o pis basillerini balgam atarak çıkarabilsinler diye onlara hep bol miktarda iyodür vermiştim, gelgelelim bunların hiçbiri onların o insafsızlığını asla yumuşatamamıştı...